'adem'

Yayınlanma: 16.02.2016 11:37 Güncelleme: 16.02.2016 11:37

dobra dobra sesleniyoruz,"iç politikadayola çıktığın arkadaşlarınıyolda bulduklarınla değiştirerekiktidar gücünü bir biçimde(!) tekeline alırsan..bunu yaparken güvendiğin tek unsurbir biçimde(!) arkaladığın seçmen tabanı ise..bu başarıdan(!) aldığın güven ve cesaretledış politikada da aynı yönteme başvurursan,dünya kamuoyu olmasa bilesoyunduğun islam dünyası desteğini arkanda sanıp,yabancı muhataplarını da aynı yöntemleyolda bulduklarınla değiştirmeye başlarsan,gösterirler adama dünyanın kaç bucak olduğunu..kimse kimseye ne mecbur ne mahkum"bunu anladığında iş işten geçmişti..dışarısı içeriye hiç mi hiç benzemiyordu..tribündekiler de benzemiyordu, sahadakiler de..ne yaparsa yapsın ne derse desinalkış tutmak yerinedikkatlice takip ediyorlar,doğru yapınca destek veriyorlar,yanlış yapınca önce diskur çekiyor,haddini aşınca haddini bildiriyorlardı.."uluslararası meşruiyet krizine" sokuyorlar,"muhatap kabul etmeyerek" cezalandırıyorlardı..dışardakiler içerdekilerine hiç mi hiç benzemiyordu..içerdekiler gibi "toplum desteği arkamda" sopasını iplemiyor,susmayanları çatlasa da trenden atamıyordu.."koltuk kimseye bâki değil" bahanesine sığınamıyor,yırtınarak tribünlere oynasa da kazanamıyor,koltuğu dursa da itibar kaybediyordu..bu işte bir terslik(?) vardı..asıl gerekçe,gücü kimseyle paylaşmamak,donanımlı ve tecrübelilerin yanındahayli gerilere düşeceği korkusu muydu..?lafazan tâifenin bilgelik diye yutturduğuama işine geldiği için sesini çıkarmadığıhayal yolculuğu daha ne kadar devam edebilirdiki..?etmedi de nitekim, geldi geldi duvara tosladı..gelinen nokta itibariyle hem içerde hem dışardadostlar düşmanlaştırıldı, düşmanlar dost kılınamadı..gerçek dost kalmayınca yıkılmaları mukadder oldu,ebâ müslim horasanî'nin dediği gibi..bu sözü duvara değil yüreğine asmalıydılar.."şimdi bunun zamanı mı, hele şu ...âcil durumları bi'halledelim, sonra bakarız"ötelemeleri, sorunlarımızı büyütmekten veçözümsüzleştirmekten öteye geçmiyor..her konuda öncelikli sorun haline geldiyse,âcil sorun budur.. yoksa mesele, takıntı falan değil..dememiz o ki,sloganla ülke yönetilebilseydi,"komşularla sıfır sorun" hedefinde,"komşularla sırf sorun" noktasına gelinir miydi..?"proaktif dış politika, dünyada barış" diye diyedünyayla savaş noktasına gelinir miydi hiç..?içerde kaos noktasına gelinir miydi hiç..?onun açılımı bunun açılımıaç-kapa aç-kapa gazoz şişesi sanki,açılımlarının hepsi de hüsranla kapandı..yöneticilik işi evcilik oyunuyla karıştırılmış gibi..'madem işi bilmiyordun, niye çıktın koltuğa' demezler mi..?. tüm sermayesi mağduriyet edebiyatı yapma,âcizlik ağıtı yakma, şikayet etme, bahane bulma,mazeretler üretme, suçu başkalarına atma olanlar,işgal ettikleri koltuklarda geçirdikleri her saat ilezamanımızı emeğimizi lokmamızı geleceğimizi çalıyorlar... stratejik yanlışlarını ört-bas ile vahim halleribasit taktiksel hamlelerle düzelteceğini zannedenler,ülke idaresini bakkal idaresi sanıyor herhalde... sıkıştıkları her konuda kupkuru hamâsetleoyun kurucular karar yapıcılar(decision makers)ve uygulayıcısı küresel aktörler nezdindegülünç bir blöften öte geçemeyeceğini bile biletribünlere oynamak, diplomatik sefalet... aynı noktalara vurgudaki ısrarımız,sorunların düğümlendiği noktalarınsorunların çözüm noktaları olmasından..çözüm nokta/ları karşıdakilerce çözülünce(?)sorunlar çözümsüzleşip kangrene dönüşüyor, birer birer..meramımız o ki,adem'e mahkumiyet,ademe/yokluğa mahkumiyettir..E-Posta: ramazantoprak19@gmail.com

Devamını Okumak İçin Tıklayınız