ÇOCUK YAŞTA EVLENEN KIZIN, HİKAYESİ
Azerbaycanlı bir din âlimi, Azerbaycan’da Ondört yaşında evlendirilen kız çocuğunun, hikâyesini televizyon kanalında şöyle anlattı. Henüz daha ondört yaşımda bir çocuktum, bende kendi yaşıtlarımla oyun oynayan, ip atlayan çocuk yaşta kızdım.Bir gün evimize benim bilmediğim tanımadığım birkaç kişi geldi. Ellerinde bir bohça, bir çift de terlik vardı. Onlar bana bohça ve terliği hediye olarak vermek istiyorlardı, ben terliği görünce çok heyecanlandım, hayatımda hiçbir zaman terliğim olmamıştı. Aklım fikrim o terlikte idi, Bana bu terliklerin nişan hediyesi olduğunu söylediler.Ben evlilik nedir bilmediğim için, evleneceğim her kimse umurumda bile değildi. Varsa yoksa aklım fikrim terlikte idi, hayatımda ilk defa böyle bir terliğe sahip olacaktım. Ve ben hiç görmediğim ve tanımadığım biriyle daha ondört yaşımda, Babam ve annemin isteği üzerine evlendirildim. İlk gecede bana ayrılan ışığı dahi olmayan, karanlık bir odada, yüzünü görmediğim biriyle gerdeğe girdim. Oranın kültür ve adetlerine göre sabah aydınlamadan kalktım. Gelin geldiğim aile, çok kalabalıktı, sabah hep beraber kahvaltı sofrasına oturduk.Karşımda oturan orta yaşlı çok çirkin kütük gibi, insan sürekli beni gözleriyle süzüyordu, ben bundan çok rahatsız oluyordum. Yemekten sonra evin ileri gelenlerinden birine sordum, şu karşımdaki oturan ve sürekli bana bakan adam kim dedim. Aldığım cevap beni kahretti, demezler mi, o senin (otuz beş yaşındaymış) kocandır.Benim oracıkta kıyametim kopmuştu, Allah’ım ben ne yaptım. Ben yapmamıştım, beni ondört yaşımda, bu mahlûka veren babam annem, bana bir kerecik olsun sormadılar ve beni çocuk yaşta evlendirdiler. Hayatımda hiç görmediğim kaba saba insandan çok, her şeye benzeyen biriyle evlendirilmiştim. Bir ömür boyu Anneme babama ve kendime kahrettim. Bu, mahlûk insanla, her gerdeğe girdiğimde vücudumda bir deprem oluyordu. Bu mahlûk insanın vücuduma her değişi, vücuduma hançer olarak saplanıyordu ve her değdiği yerleri ben, sonradan yıkayıp temizliyordum.Bir ömür boyu onun vücudumdaki kirlettiği yerleri temizlemekle geçti. Ben cehennem, azabı nedir bilmezdim, ama evlilik bana cehennem azabı olmuştu. Ben dünyada yaşarken cehennem azabı çekiyordum. Benim dayanma gücüm bitmiştir, bu dert beni yakında alıp götürecek. Bu olaya konu olan aileyi, olayı anlatan kişi yakından tanıyor. Fakat olayı isim vermeden gözlerinde yaşlar dolarak anlattı. Bende çok etkilendim, yaşanan bu olayı okuyucularımla, paylaşmak istedim. ÇOCUK’ YAŞTA EVLENEN KIZ'A AĞITOndört yaşımda, yâre varmıştımAllah’ım ben ne yapmıştımGönlüm bir çift terliğe sevdalandıBu, evlilik benim kalbi hançerledi Ayın on dördü idi, karanlık bir odadaYaşlı, bir adamla kıydılar bana,Adına, da dini nikâh dediler.Beni bu adamla yaktılar. Allah’ım halimi sana arz ediyorumSenden yardım istiyorum Bu, acıya dayanamıyorumÖlüyorum Azrail nerede Gündüzün aydınlığındaGecenin karanlığı daGizli- gizli yandığımıHz. Meryem de duymuştu. Mahallenin çocuk güzeliÇocuk, yaşta evlenmiştimBir çift terliğe sevdalanmıştımSevda terlik, bana acı olduBu can, bu acıya dayanmaz.Bu halime benden başka kimse yanmaz.Annem, babam çektiğim acıyı bilmez.Dönemem artık, ana ocağınaKimsesiz kalmış biriyimSahipsiz kaldım ortadayım.Ben bu halime yanarımYaşayan bir ölüyüm.Annem, babam beni bu zalime kurban etti.Çocuk, yaşta dünyamı zindan etti. Ben yandım, ne olur, siz yanmayın.Ben sizin yerinize, yanarım ağlarım.