DİNİN İKİ YÜZÜ

Yayınlanma: 30.06.2018 06:16 Güncelleme: 30.06.2018 06:16

 Biri inananı (Mümin) dünyada sorumlu tutan, zayıfların çığlığı, kalpsiz dünyanın kalbi gerçek yüz…Diğeri güçlünün, egemenin elinde şekli, içi boş, hiçbir sorumluluğu olmayan afyon yüz…İnsan bir kere inandırılmaya görsün, ona her şeyi yaptırabilir ve ondan her şeyini alabilirsiniz. Bir kere inandı mı, ona her şey satabilirsiniz. Çünkü burada insanlar Man kurtlaşmıştır. Man Kurtlar düşünemezler. Man Kurtlar ortamında “orman kanunları” geçerli olur.Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Şu an da böyledir.Tüm kutsal kitaplarda Allah’ın adını gereksiz yere istismar etmeyiniz ve insanları Allah ile aldatmayınız, onun adına yemin etmeyiniz ve onun adına insanları sömürmeyiniz denilmiştir.Dürüst insan gerçek din anlayışında kimsenin hakkını yemez. Kendisine, doğaya ve çevresine zarar vermez. Komşusu açken tok yatmaz. Paylaşmayı sever, ekmeği bölüşür. Sonuçta güzel ahlak sahibidir.Şekilcilikte kültür ağır bastığı için, Ritüeller din haline gelir, davranışlar ikinci planda kalır… Yani namaz kılmak, oruç tutmak, başını örtmek ilk planda, çalmak, hırsızlık yapmak, adam öldürmek geriden gelir. Hâlbuki durum tam tersi olması lazımdır…Dinde asıl olan davranıştır. Ritüeller kişi ile Allah arasındadır. Davranışlar ise toplumsal ve sosyal olaylar olduğu için insanların arasında ki hukuktur.Ahirette ilk sorulacak Namaz değil, kul hakkıdır.Garip olan taraf, bayram ve teravih gibi sünnetlerde camiler dolar taşar da, aynı camiler farz namazlarda boş kalır. İşte kültür budur.Genelde toplumlar İslam’ı okuyarak, anlayarak, özündeki hakikati kavrayarak Müslüman olmuş değildir. Böyle olunca da halk dini türbelere gitmek, Ritüelleri ihya etmek olarak, cenazeden sonra ölüye yedisi, kırkı, elli ikisi gibi günler tertip etmek olarak anlar. Hâlbuki bunlar Şaman kültür ritüelidir. Şamanizm de cenaze sahiplerini sadece hayata döndürmek için onlara verilen moral ve dayanışmadır.Kanaatim odur ki asıl mevzu eşitliğin, adalet, dürüstlük ve doğruluğun tesis edilmemesidir.Müslüman bir ülkede dindarlığının ölçüsü; suç oranlarının azlığı olmasıdır.  Suç oranı fazlası orada dini ve dindarlığı tartışmalı hale getirir. İsterse camiler dolsun, hacca gitme oranı yüksek, kadınları örtülü, çarşaflı olsun… Eğer bir ülkede zengin yoksul uçurumu ve insanlar arası bir sınıf oluşuyorsa; orada İslam var mı yok mu tartışılır.Bakın! Yeryüzüne gelmiş hiçbir Peygamber yoktur ki, getirdiği din ters yüz edilmemiş olsun. Hz. Peygamber de buna dâhildir. Yani din hayattan çekildiğinde yerini kültüre ve şekilciliğe bırakır.Hasani Basri der ki:“Her ümmetin bir putu vardır. Bu ümmetin putu da paradır.”Bana göre Allah’ın dini Hz. Peygamberle bitmiş, Kerbela ‘da toprağa gömülmüştür. Sonra yeniden saltanata, mal hırsına ve dünya kavgasına dönülmüştür!Yani Müslüman birisi hem namaz kılacak, hem haram yiyecek, hem de yalan söyleyecek… Olamaz böyle şey… Bu haliyle yeryüzünde İslam yaşanmaz..!Allah, bizim kendisi önünde eğilip kalkmamızdan değil, birbirimize iyi davranmamızdan, birbirimize karşı Hak ihlali yapmamamızdan daha razı ve hoşnuttur. Yine de hesap soracak ve en iyisini bilecek olan Allah’tır.Kul hakkı ile Ritüeller arasında bir ilişki vardır. Ritüeller yerine getirilmemesi belki affedilir; fakat kul hakkını asla! Allah, “kul hakkı ile karşıma gelmeyin” diyor! “Kimin hakkını yediysen ona tazminat öde, iade et” diyor! Yoksa “Cennete giremezsin” diyor!”Kul hakkı ihlallerinin başında “tecavüz” gelir.Hz. Ali’nin bir sözü var: ‘’Seven asla aldatmaz.‘’ demiştir. Allah bir erkek ile bir kadını birbirini maddi, fiziki ve bedeni mutlu olsunlar diye yaratmıştır. Diğer durumlar insanı ruhen parçalar. Buna dikkat edilmelidir.Hz. Muhammet 25 yaşında evlenmiş, 50’li yıllara kadar tek eşli kalmış, 53-55 arası Hz. Ayşe ile evlenmiş, 59 yaşına kadar 4 sene diğer kadınların birçoğuyla himaye evlilikler yapmıştır. 59 yaşından itibaren de onun için tüm evlilik ve boşamaları yasaklanmıştır. 63 yaşında da vefat etmiştir. O evliliklerin çoğu bizim bildiğimiz anlamda evlilik değildir.Araplar arasında böyle kadını koruma anlayışı vardı. Bu anlayış o devirde kadınlar için büyük bir şanstı. Değilse; kadınlar köle gibi alınıp satılıyordu. Aslında kadın erdemli, dürüst, kendisine güvenilir olmalıydı. İşte, İslam kadına bu payeleri verdi.Durum buyken İslam tersyüz edilmiştir. Mesela Peygamber soyundan geldiklerini iddia eden en son ölen Suudi Kralının onlarca karısı, milyarlarca dolar parası, binlerce hanedan mensubu vardı…Şimdi bu hanedan mensupları dünyanın bilmem nerelerinde kahvaltı yapıyor, otellerde konaklıyor, har vurup harman savuruyor. Yoksul Arabistan halkı da çöllerde ser sefil yaşıyor..!Son söz olarak söylemek gerekirse:Haram mal ile ibadet olmaz ve bir Müslüman haram ekmek yemez. İşte bundan dolayıdır ki, yapılan ritüeller boştur..! Ve Müslüman bir türlü Müslüman olamıyor. Herkesin gözü aç, kimse kimsenin iyi olmasını istemiyor…

Devamını Okumak İçin Tıklayınız