İSLAM’DAN BÜYUK KOPUŞ VE İSLAM ÜLKELERİNİN HALİ (1)
Dini dosdoğru tutun.( 42-şura/13.) De ki Allah’a dininizi siz mi öğreteceksiniz. (49-Hucurat/16.)Din bir uyanıştır. Hayret etmeyen, hayranlık duymayan, yani ruhuyla değil sadece bedeniyle yaşayan cesetlere bir davettir.Din insanoğlunun da içerisinde yer aldığı, var oluşun evrenin hayatın insan için ne anlama geldiğine dair ilahi bir cevaptır.Din bizatihi insan’ın nereden gelip nere ye gittiği sorusunun cevabıdır. Din insan’a var oluş, Evren insanlık tabiat toplum ve tarih konusun da bir anlam haritası sunar.Din yeryüzündeki seriverin de insanlar ve toplum için bir yol haritasıdır. Din yeryüzünde ezilenlerin çığlığıdır. Din gerçek şartlara gerçek bir protestosudur. Din yeryüzündeki her türlü kötülüğe, haksızlığa ve zulme karşı bir isyan ahlakıdır.Din egemenlerin sahte tarihe karşı tarihi düzeltme davasıdır. Din varlığa etik bir yaklaşımdır. Din insan’a var oluş tarih tabiat ve topluma olduğu kadar inanç, düşünce eylem siyaset ekonomi sanat estetik hukuk ahlak çevre bilim gibi maddi manevi bütün alanlara ilişkin kapsamlı ve tutarlı bir bakış açısı sunan bir dünya görüşüdür. Muhammet İkbal. Kuran fikirden ziyade amel ve eyleme vurgu yapan bir kitaptır der.Ali ya izzet beğoviç de İslam bir düşünüş biçiminden ziyade bir yaşayış tarzıdır. İnsan iman’dan evvel ahlaklı olması gerekir der. Pasif akideden devrimci imana derken kastedilen tam olarak budur. Sosyal değişimler pasif dua ve ahlakla değil fikir ve onun hizmetine koşulan aktif ve dinamik çabalarla cihat ile gerçekleşir. Din bir fantezi bir kurgu bir temenni kuru bir temenni değil, hayata geçirilmesi gereken bir eylem planıdır. Eylemsiz amellerin sonucu da koca bir hiçtir. Din eylemlere atılan adımların ilkidir.Yüce Allah, Müslüman, kâfir ayırımı yapmamaksızın çalışan herkese eyleminin ve emeğinin karşılığını vermekte ve toplumlarda denge buna göre şekillenmektedir. Müslümanlar bir dönem inançlarının öngördüğü şekilde çalışarak yeryüzünde izzet ve onurlu yaşadılar, üstünlük ve egemenlik sahibi oldular, kalkınarak insanlara hidayet ve özgürlük götürdüler. O gün kendileri yönlendirici şekillendirici ve aydınlatıcı oldular, başkaları onlara uymak durumunda kaldılar. Ama, inançlarının gerektirdiği şekilde çalışıp işi başka mecralara dökünce, Dünya Hayatı’nın zevk ve eğlencelerine, taht ve iktidar kavgalarına, ulus ve kabile savaşlarına, uyuşturucu tasavvuf felsefesine dalınca, İslam’ın çalışmayı, birlik olmayı, ihtilaf ederek bölünmemeyi, birbirinin boynunu vurmamayı, düşmana karşı kuvvet hazırlamayı buna benzer emir ve yasaklarını göz ardı ederek aksini yapınca, Allah’ın sosyal yasası gereği medeniyet yarışından kopmuş ve gerileyerek liderliği karşı toplumlara kaptırmışlardır.Karşı toplumlar pozitif bilimlerde, silah ve teknolojide sağladığı üstünlükle gerek kendi elleriyle, gerekse emperyalizmin sütü ile beslenip Müslüman halkların başına getirilen sözde onlardan ama gerçekte işbirlikçi idarecilerin elleriyle bugün insanların evlerini başlarına yıkmakta, yer ve yurtlarını kendilerine zindan veya mezar etmektedir.Bir dönem İslam’ın inanç ve dinamizmi ile çalışan Müslümanlar dünyada uygarlık ve üstünlük örneği gösterilirken, bu inancı ve dinamizmi yitiren yığınların evleri dün ve bugün emperyalistler ve işbirlikçilerinin elleriyle başlarına yıkılmaktadır.Ey akıl sahipleri ders alın. (59-Haşr/2.)Karşı toplum pozitif bilimde sürekli çalışıp güçlenerek maddi imkânlarla kalkınıp silahlanmış, Müslüman toplum ise ne birlik ve beraberliği sağlayamadılar, hep önde gidenleri geriden izleyerek ve mevcudu tüketerek ona muhtaç, hatta bağımlı yaşamaya, mahkûm olmuştur. Buda Müslümanlara çok ağır bedeller ödetmiş ve hala da ödetmeye devam etmektedir.Bugün Müslümanların hasım toplumun parasına, iş sahasına, silahına ve hemen her alanda geliştirdikleri bilim ve teknoloji verilerine muhtaç olması, onlara bağımlı yaşamak zorunda olması: böylece makasın alabildiğine açılması hep cehalet ve tembellikle ipin ucunu kaçırması sonucudur.Hasım toplumun sahip olduğu bilimsel, teknolojik, ekonomik ve askeri üstünlükle dünya’nın her yerinde Müslüman halklara emelleri doğrultusunda boyun eğdirmekte, inanç ve değerlerden uzaklaştırmakta, sömürmekte ve istediği gibi yönlendirmektedir.Hizaya gelmeyenleri anladıkları dilden ya ılımlı laik İslam projeleriyle, ya da demir ve ateşle hizaya getirmektedir. Hedeflediği hayat için dünya ölçeğinde kurduğu kumpaslar ve kuruluşlar eliyle çıkarlarına ram olmayan halkların topraklarını işgal etmekte, insanları öldürmekte, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini gasp etmekte, başlarına musallat ettiği haksız ve adaletsiz despot yöneticiler eliyle dayattığı vesayet rejimlerini korumakta ve sömürü düzenlerini sürdürmektedir. Bütün bunları yaparken hukuk, insanlık, adalet, uluslar arası kurak, ölçü ve maymuna gösterilen muz gibi ezilen yığınların iştihanı kabartmak için edebiyatını yaptığı demokrasiyi bile tanımamaktadır.Onun için yerine göre şahlıkla, yerine göre krallıkla, yerine göre sultanlıkla, yerine göre başkanlıkla, yerine göre cuntacılıkla işbirliği yapmakta sakınca görmemektedir. Müslümanlar ne yapıp edip bu arayı kapatmak için her yola başvurmaları ve gece gündüz aydını ve cahili, şehirlisi ve köylüsü ile çalışmaları gerekir. Değilse başkalarına avuç açmaya mahkûm oldukları sürece inanç ve değerleriyle bağımsız ve onurlu izzet sahibi Müslüman bir toplum olarak yaşamlarını ve İslam’ı temsil etmeleri mümkün değildir.Müslümanlar için bu durumun böyle sürmesinin mümkün olmadığı bugün dünya üzerindeki her Müslüman görmekte ve yaşamaktadır.Batı ve çağdaş dediğimiz ülkeler Dinlerini Hıristiyanlığı Örgütlediler, kurumlar ve masonlar Yuha da Şahitleriyle ve Kiliseleriyle diğer ülkelere ithal ettiler. Hıristiyan dininin yayılması için önünü açtılar. Ve ülkeler arasında köprüler kurdular. Hıristiyanlığı suratlı bir şekilde yaydılar ve yaymaya da devam ediyorlar.Kültür ilim ve ürettikleri ile dünyada söz sahibi oldular. Batı ve çağdaş ülkeler toplumlarını eğitimli ilimli araştırmacı bir nesil yetiştirdi. Batı Hıristiyanlığı insanların önüne kalkan yapmadı. Akıllı özgür bir nesil yetiştirdi.Batılı devletler, İslam dini ne Arap edebiyatı ve kültürü dediler. Müslümanları çağ dışı ilkel cahil insanlar topluluğu saydılar ve hala da öğle algılarlar. İslam dinini Museviliğin ve Hıristiyanlığın bir yankısından olduğunu ve Hz Peygamberin bir Yahudi’nin veya Hıristiyan din alilimin (papazın) talebesi olduğunu ileri sürdüler. Kuran yoğun bir Yahudi ve Hıristiyan çatışması neticesinden doğan atmosfer içerisinde ortaya çıkan bir kitaptır dediler. Böyle bir iftirayı da halada savunurlar. Öyle de anladılar. Kuran şu ayetini de delil gösterirler.İşte böylece biz mesajlarımızı çok boyutlu olarak dile getiriyoruz ki sen dersini almışsın desinler dahası öğrenmeye gönüllü bir topluluğa onu açıklayabilelim. 6-Enam105.Batılı ve diğer dünya ülkeleri bunları söylerken İslam ülkeleri ilim irfan yarışında çok geride kaldı. Model olabilecek eğitimli bilgili insanlar yetiştiremediler. Ya da çok az sayıda yetişti. Bunlara da sapık Âlim dediler. İslam ümmetinin çöküş sebebi kırılma noktası Allah’ın yasası ile insanları dövdüler korkuttular ve insanlara zulmettiler. İnsanları ilim bilim den yoksun ettiler iman’ı Lafa döktüler din adına çok görüş ürettiler. Hatta 11. yüz yılarında Roma Yunan eflatunculuğu Siyer din kitaplarıyla İslam dinine bulaştırdılar.Din elden gidiyor diye feryadı figan ettiler. Din’in özünü yok ettiler. Din adına nakilcilik ve genelcilik anlattılar. İslam dini ne mezhep, meşrep, tarikat, cemaat, veli, evliya hazretlerinin görüşlerini benimsediler. DEVAM EDECEK