KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER GİBİ

Yayınlanma: 24.03.2019 19:01 Güncelleme: 24.03.2019 19:01

DİNDEN GEÇİNMEK. (2)Kuranı Kerimin birçok yerinde dini temsil ediyormuş gibi gözükenlerin hataları anlatılır.Kitap yüklü eşekler kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşıyamayanların durumu, kutsal kitap parçaları eşeğin durumu gibidir.(Cuma/5.)Görüldüğü gibi geçmişte Allah’ın kitabını bilip de onun gereklerini yerine getirmemiş olanlar kitap yüklü eşeklere benzetilmektedirler. Kutsal kitabımız Kuranı Kerimin gereklerinin yerine getirilmemesinin sebebinin ise Allah ın kitabının yanına yüzlerce kitabın; hadis kitabı, mezhep kitabı diye konup, Allahın kitabının yüzlerce kitaptan biri haline getirilmesi olduğunu anlatmaya çalıştım, çalışıyorum. Bunun sonucu olarak lafta Allah’ın kitabını savunanlar, uygulamada mezheplerin ilmihallerini rehber edinip, yüklenmiş oldukları kitabı taşımamakta, onun yerine yüzlerce cilt fıkıh ve hadis kitabını taşımaktadırlar.İşte en önemli noktalardan biri; bu kitlenin ve onların Kuranı Kerim dışı kitaplarının asla ve asla İslamı ve onun biricik kaynağı Kuranı Kerimi temsil edemeyeceklerini anlamak ve anlatmaktadır. Mevkisi ister halife, ister Diyanet İşleri Başkanı, ister şeyh olsun, İster yatırı en görkemli yatır olsun, ister türbesi en büyük türbe olsun, ister adına her yıl binlerce adak adansın, türbesine bezler bağlansın, bahsi geçen kişiler Kuranı Kerimin değil mezheplerin temsilcisidir.Yüce Allah’ın bizden istediği ölü tavukları diriltmemiz veya kendisini rüyada görmemiz değildir. Allah’ın mesajı Kuranı Kerimi, yalnız Kuranı Kerim rehber edinmemizdir.Bunu yapmayan Kuranı Kerimin birçok ayetiyle çelişmiş olur. Oysa gerçek dindarların Kuranı Kerim’le çelişmemesi beklenir. Hıristiyanlar da bizim evliyaların karşılığı olan Saint’lerin hakkında da çok büyük mucizeler anlatılır. Mezarları ziyaret edilir. Bu kişilerin büyük fedakârlıkları ve sürekli ibadet ettikleri, hayatlarını anlatan kitaplarda yer alır. Peki, bu Saintler, Hz. İsa’yı oğul Allah olarak kabul ediyorlarsa, bu Saintler’in anlatılan olağanüstü mucizeleri onların gerçek dindar olduğunu gösterir mi? Tabi ki hayır.  Demek ki gerçek dindarlığın göstergesi; Hıristiyanlarda da aynen gözlemlenen bu mucize hikâyeleri, evliyalık ve Saintlik menkıbeleri değil, Allahın gerçek dinini kavrayıp, uygulamaktır.Bu yüzden evliya yolu diye yutturulan mezhepler ve yüzlerce hikâyenin ambalajladığı gerçek dindar portesi hiç kimseyi kandırmasın. Bu hikâyeler doğru olsaydı Hz İsa’nın ilah olduğu iddiası da doğru çıkardı. Ne garip tablodur ki Kuranı Kerimi satanlar Kuranı Kerime sahip çıkıyor, büyücülerin ve muska yazanların hoca efendi diye etekleri öpülüyor, dini maddi ve manevi menfaatlerini sağlama aracı görenler, bir de utanmadan kendileri gibi olmayıp kendilerince kötü örnek olanları kâfirlikle suçlayıp, aforoz ediliyorlar. Bu tiplerden siyasete bulaşmış, tarikat şeyhi olmuş, İslam a hizmet diye ortaya çıkmış Tevbe Suresinden alıntıladığım dini karıştıran kişiler bunların makamlarına, milletvekili, müftü, şeyh sıfatlarına veya kimisinin; sarığına ve sakalına kanarak dinin kendisi olan Kuranı Kerime koşacağına bunlara koşmaktadırlar.Kuranı Kerim insanların güdülen sürüler değil, aklını işleten insanlar olmalarını ister ve Peygambere bile bizi güt demelerini yasaklar. Bakara/104. Oysa Kuranı Kerimden uzaklaştırılan halk, menfaatler doğrultusunda güdülmek istenmiş ve Peygamber’den başka hiç kimseye onay vermeyen dinimizde, uydurma kutsallar, uydurma mezheplerle bu işe soyunmuşlardır. Halk bu yalan çarkını fark etmesin diye Kuranı Kerimin tercümesine de karşı çıkılmıştır, yanına yüzlerce cilt uydurma kaynak da konulmuştur. Halkın geneli bu kesimi, yaptığı şamata ve göz boyama yüzünden, din ile özdeşleştirilmiş ve bunları gerçek dindar sanmıştır. Bu topraklara tercüme edilmiş İlk Kuranı Kerimin ne zaman geldiği ve bu tercümenin hangi, tarihte yapıldığı irdelendiğinde bu gerçek ortaya gün gibi çıkacaktır.Geniş bir kesim ise; Gerçek din bu ise din yaşanmaz düşüncesi ile kendilerini eksik, yetersiz görüp dinden uzaklaşmışlardır. Bir kısım, mezheplerin uydurmaları nedeniyle dinden uzaklaşınca, suçluluk psikolojisi ile Kuranı Kerimin anlattığı dinin gereklerini de yerine getiremez olmuşlardır. Bu kesimin gerçek dini öğrenmesi ve dinin yaşanabilir olduğunu anlamları, kendilerine güvenenleri kazanıp, dini yaşamaya niyetlenmeleri acısından hayati öneme sahiptir.Gerçek dindarlar, dine sahip çıkmalıdır ki uydurma dinleri din ve uydurma kutsallarını gerçek dindar sananların uydurmalarından artık kurtulalım. Her konuda olduğu gibi gerçek dindarların kim olduğunu anlamadan da hüküm yalnız Kuranı Kerime göre verilirse sorun çözülecektir. Din özünde resmi değil sivil bir kurumdur. Dinin sivil tabiatı görmezden gelindiğinde, devlet dini istismar edecek, dinin devletle aynı gözede buluşması, yılanla çuvala girmek anlamını taşıyacaktır. Çünkü dinin devletle girdiği her ilişkiden sonunda din devletleştirilerek ve devlet de din sayesinde devletleşerek çıkmıştır. Bu dini kendi kurumlarına sahip olmayan, kendi ayakları üzeride duramayan ve kaderini devlete bağlayan zaaflı ve zavallı bir yapı konusuna sokmuştur.Dinin ümmeti (toplumu) toplum ümmetin devleti vardır. İslam inşa ettiği şahsiyetlerden bir toplum oluşturur, siyasal kurumları ise o toplum oluşturur. Tersi bir durum, ters bir durumdur. Din devlete nispet edildiğinde, devlet adına işlenen zulümlerin sorumluluğu dinin sırtına yıkılacaktır. Daha da beteri din de toplum da devletin köleleri haline gelecektir.Dinin halifesi yoktur, Mezhepler, cemaatler tarikatlar dini sahiplenemezler, din insanlara emanet edilmiştir.Şüphesiz Allah’ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için kitabı gerçek olarak indirdik.(4Nisa/105.)

Devamını Okumak İçin Tıklayınız