RUHBANLIK NE DEMEKTİR. İSLAM'DA RUHBANLIK VARMIDIR?
RUHBAN: Sözlükte, korkmak, ürpermek kökünden gelir. Korkutmak, tedhiş uyandırmak, yıldırmak, ürpermek, dehşet saçmak, korkutmak, yıldırmak anlamlarına gelir.Rehbaniyye ruhbana ait iş anlamında, Ruhban da çoğulu olup rahipler, keşişler demektir. Ruhbanlık ile kastedilen ise, böylesi kişilerin Tanrı korkusundan dağlara çekilmeleri, kendilerini bütünüyle ibadete (nusuk) vermeleri, üzerlerine vacip olan nusuklara ek olarak yalnız yaşamak, sert elbiseler giymek kadınlardan uzak durmak, mağaralarda ve kuytu köşelerde kendilerini ibadete vermek gibi ileri derecede meşakkatli bir hayat tarzına katlanmalarıydı.Ruhban, buradan kaynaklanan bir tanrısallığa ulaştığını düşünür. Artık Allah’ın yeryüzündeki dostu, evliyası, oğlu, gölgesi, vekili kendisi olmuştur. Bu nedenle Allah hakkında konuşma hakkına sahiptir. Demek ki Ruhban görünmez bir güç adına iç dünyalarınıza hükmeden bir ruh işgalcisi olmaktadır. Sizin mana ve ruh dünyanızı işgal etmekte ve sizi bırakmayarak Allah adına yönetmektir.AHBAR: Sözlükte mastarı mürekkep demektir. Mürekkep hokka, divit, mürekkep şişesi, (mihbera), piskopos Yahudi haham(ahbar) kelimeleri bu kökten gelir. Şu Halde Ahbar Allah, kitap, din mevzularında hokka. Divit ve mürekkep yazıları yazan kişi demek oluyor. Zamanla bunlara din âlimi veya ahbar denmiş.Demek ki Ruhban Ve Ahbar kendilerine din adamı denilen kişi veya kişiler oluyor. Bunlar toplumda ayrı kıyafetleri, çoğu kez de özel statüleri ile ayrılırlar. Din onlar için bir meslekti Başka bir işle uğraşmazlar. Bugün için hoca, hace, pir, molla, şeyh, Seyyit, baba, dede, haham, papaz, keşiş vesaire şeklinde değişik kültürlerde anılanlar bu sınıfa girer.Ahbar’ın farkı daha çok yazı ve kitaplarda öne çıkmasıdır. Bugün için Allah, kitap, peygamber, din hakkında yazılar yazan kalem erbabı yani yazarlar bu guruba girer.Ruhban daha çok insanların ruh dünyalarına hükmederken, Ahbar zihin dünyalarına hükmeder. Uğraştıkları işin kendilerine tanrısallık kattığı vehmi içindedirler. Bu tanrısallığın kendilerine ayrıcılıklı bir konum ve statü getirmesinin doğal olduğunu düşünürler. Böylece kendilerini normal insanlarla eşit görmezler. Din sınıfının zihinsel kökeni buraya dayanmaktır.RAHİPLİK:Rahipliğe gelince, onu onlar uydurdular. Biz onlara böyle bir şey emretmedik. Allah’ın rızası aramak amacıyla böyle yaptılar, fakat gereğini de yerine getirmediler. Biz de içlerinden iman etmiş olanlara mükafatlarını verdik, ama çoğu yoldan çıkmıştı.(Hadid/27.) HAMAN: Eski Mısır’da din adamları sınıfının unvanı olarak kullanılırdı. Mısır geleneğinde Amon tapınağının rahipleri olarak anılırlar. Mısır havzasında Hz. Yusuf ve Hz. Musa dâhil, ismi anılan ve anılmayan tüm peygamberlerin, Amon tapınağının rahipleri Amon ile şiddetli bir mücadele içinde olduklarını ve her defasında onlar tarafından öldürülmek istendiklerini görüyoruz.RABBANİYYUN: Kendilerine Rabb’e adamış olanlar, Rabbciler, manasındadır. Rabb’in kitabını korumak, Kitabın şahitliğin yapmak ve onunla hüküm vermek gibi görevleri olduğu belirtilir.Firavun ise şöyle dedi; Ben sizin için benden başka bir ilah bilmiyorum. Ey Haman, bana tuğlalardan bir kule yap. Belki Musa’nın tanrısına çıkarım. (28-Kasas/38. )Musa’nın Tanrısı’nın gücünü bana ver, demek istiyor. Haman bunu nasıl yapacaktır? Dinin afyon yüzü ile.Bu noktada ruhbanlık Bizans krallarının halkı gitmek için kendilerine din adamları sınıfı icat etmeleri ve bunu resmi dini haline getirerek dayatmaları anlamına geliyor. Keza ondan önce de Pers (İran) kralları Musa’nın mirası içinden hahamlar üreterek onlarla işbirliği yaparak bir din adamları sınıfı üretmişler ve onunla bölgeyi denetim altında tutmak istemişlerdir. Ondan önce de Mısır kralları, ondan önce de Asur kralları, ondan önce de Sümer kralları.Öyle görünüyor ki rahiplik zamanla profesyonel din adamları sınıfı manasında din istismarının adı olmuştur. Böylece insanların ruhlarına nüfus etmişler ve bu nüfusu krallara peşkeş çekmede kullanmışladır. Böylece din, kitlelerin afyonu haline gelmiştir. Halkın bağrından çıkan ümmi nebi bizde ruhbanlık yoktur, cihat vardır demiştir.Onlardan birçoğunun günah, saldırganlık ve haram yiyicilikte birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları ne berbat bir şey, Bari ruhbanları ve hahamları onları günahkârca sözlerden ve haram yiyicilikten alıkoysaydılar. Yaptıkları ne berbat bir iş (5-Maide/62-63.)Ayette geçen haram yiyicilik yolsuzluktan, avantadan, halkın parasından, başkasının sırtından yeme zenginleşme demektir. İşte ruhbanlar ve hahamlar bunlara ses çıkarmayarak, hatta bu işlerin içinde yer alarak haram yiyiciliğe ortak oluyorlardı…Hahamların ve rahiplerin birçoğu, insanların mallarını hem haksızlıkla yiyor hem de onları Allah yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda infak etmeyenleri acı bir azabın beklediğini haber ver.( 9-Tevbe/34.)Ayette geçen insanların mallarını haksızca yerler altını gümüşü biriktirirler. Evet, her kim yiyicilik ve yağcılık yapıyorsa kendi toplumunun ahbarı ve ruhbanı olur Bunlar cübbeli ve sarıklı din adamı kıyafetinde olabileceği gibi kravatlı, takım elbiseli de olabilir. Hatta illa din adamı da olması gerekmez. O gün bunu daha çok din adamları yaptığı için onlar örnek veriliyor. Bugün kim yapıyorsa o bunların hepsi Kuran’ın halkın parasını yerler, altını ve gümüşü biriktirirler dediği toplumun yiyici ve yığıcı asalak üst sınıflarıdır.Günümüz için söyleyecek olursak, burada, İslam’a hizmet iddiasında olan tüm Rabaniyyun’a esaslı bir uyarı vardır. Yani Rab davası güdenler, Allah yolunda hizmet iddiasında olanlar, Kitabı korumak, kollamak şahitliğini yapmak, vahyi hayatın merkezine taşımak, ehli Kuran ve İslam ve sünnet hizmet ve himmet Rabb davası güdenlere denmek isteniyor ki.Ey Allah, Rabb, diyerek yola çıkanlar sonunda dönüp dolaşıp Allah ile aldatanlardan olmayın. Ey Kuran diyerek yola çıkanlar, sonunda dönüp dolaşıp Kuran tüccarı haline gelmeyin. Ey peygamber diyerek yola çıkanlar, sonunda dönüp dolaşıp peygamberin kürsüsünden servet yığanlardan olmayın.