Şimdiki kadınlar çok şanslı
Geçen hafta sonu sılayı rahim yapmak üzere köye gittim. Rahatsız olan en büyük Şaban ağabeyimi ziyaret edip sohbet ettim. Tabi köyü arabayla şöyle bir dolaştım, koca köyün nerede ise yarısı boşalmış, çok evler harabe olmuş. Hele köyün çeşmelerinden kışın öğle saatlerinde kadınlar hayvan sular, koyunları suya salarlardı. Hayvanların dışarı çıkması esnasında bir başka kadın ise ahırda hayvanları yeniden samanlayıp yemlerdi. Sabahları şimdiki gibi el arabası yoktu, kadınlar eski tenekelerde hayvan gübresini sırtında dışarı çekerdi. Şimdi baktım dışarıya ne hayvan bırakan var, nede hayvan dışkısı atan var. Sular evin içinde akıyor, ahıra kadar çeşme çekilmiş herkes rahatlık içinde. Hey gidi günler deyip rahmetli anamın kıçı yer görmezdi o aklıma geldi. Rahmetli Mahir hocamın eserini karıştırırken “ kadınlar şanslı” başlıklı yazısı gözüme çarptı. O günleri nede güzel anlatmış, birlikte göz atalım: “ Çocukluğumda çarşı yüzünde, çarşaflıda olsa bir tek kadın göremezdiniz. Kadın, evinin hizmetkârı idi. Ahır temizlenecek, akşam meradan dönen manda ve sağmalı ineklere bahçeden, kavaklıklardan ot derlenip hazır önlerine atılacak. Yemek derdi kolaydı… Haftanın dört günü bulgur pilavı, kuru soğanda yanında. Ayranda eksik olmazdı. Ye babam ye. Bazen saç böreği yapılır, tereyağı ile yağlandı mı, bol bol ye. Yanında pekmezde varsa, honak yapıp daldırdın mı, “ şükürler olsun bugünde doyduk” denirdi. Sofra duası hiç eksik olmazdı. Bahçe sulanan dereler pırıl pırıl akardı. Suyu kirletmek en büyük günahtı. Bakır leğende kil denen taşlar suyu gördü mü, olurdu bir deterjan. Sabunla oğcala babam oğcala. Bulgur kaynatılır, sokakta ya da avluda ince kilim ve çarşaflar üzerine dağıtılır ve kurutulur. Soku denen taştan oyulmuş küçük havuzda, ağaç tokmakla, saatlerce dövülür, buğday kabuğundan ayrılır. Kurutulur, savrulur. Sonra el değirmeninde çekilir, elenir. Pilavlık bulgur koca koca küplere doldurulur. İri tuz alınır, yıkanır. El değirmeninde çekilir. 300-500 kilo ekmeklik buğday alınır. Yıkanır. Taşı ayıtlanır. Sonrada değirmende un yapılır. Yun çuvallarında un geldi mi eve, çuvallar üzerine çocuk kafası kadar çingi taş. “ bereketli olsun” diye konurdu. Patlıcan, biber, domates kurutulur, salça yapılır. Bağ bozumunda da haftalarca pekmez kaynatılır. Kış hazırlığı yaz mevsiminin nasıl geçtiğini belli etmezdi. Erişte, makarna kesmek, kus kus tarhana dökmek bir başka. Bütün bu olup bitenler evin kadının aslı görevi idi. Şimdiki kadınlar çok şanslı. Yükü, anamız, ebemiz çekerdi. Üstelik aslanlar gibi Mehmetçik yetiştirirdi. Sefamızı genç nesil sürdürüyor. İşte o devirlerde boşanma diye bir şey duyulmazdı. Evli çiftleri ancak ölüm ayırırdı. Şimdi…. Boş ver anlatmayayım. Kalın sağlıcakla. Rahmetli hocamın bu anlattıkları sıkıntıların hangisini bugünkü hanımlar çekiyor? Kadın erkek eşitliği var diye birde artık erkekleri kendilerine hizmet ettiriyorlar. Buna siz birçok eklemek istediğinizi ekleyebilirsiniz. Ağzına sağlık sevgili hocam.