TÜRKİYE'DEKİ DİYANET İŞLERİ NE İŞE YARAR? KURUMUN GÖREVİ NEDİR?
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın tepkisiDiyanet’i daha etkin olmaya çağıran Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan “Din İşleri Yüksek Kurulu’nda çok çok vasıflı, bütün ilim dallarında yetki sahibi olan hocalarımız var. Bütün bu hocalarımız ne iş yapıyorlar? Niçin bu alanı bu adamlara kaptırıyorlar? FETÖ olayı da böyle oldu. Söyledik söyledik sonunda bir şura yaptırdık. Asıl konuşması gereken konuşmayınca meydan FETÖ’ye kaldı.”Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün bu konuda yaptığı açıklama çok cesurcaydı, aynen aktaralım:"Din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup, dinimizde yeri olmayan, bazı kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya.Anlamak mümkün değil. Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada zamanda yaşıyorlar.Çünkü İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslam'ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam'ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız.Böyle bir şey yok. Onun için de bugün İslam'ın uygulanması yer, zaman, koşullar, her şeyiyle o da değişiyor. İslam'ın güzelliği burada zaten, Diyanet’in de devreye girmesi gerekir.” Diyanet İşleri Başkanlığı, 1924 yılında, Tevhid dininin temsilcisi olmak için kurulan kurumdur. Ancak bu görevi yerine getirememiş, Müslümanların Kuran’sız kalmasına ses çıkaramamıştır. Kuruluşundan günümüze kadar, Tevhid dininin temsilcisi olamamıştır. Halkımıza din diye, dinin özüne inemeden bilgi aktarmıştır.Diyanet kurumu töreselleşmiş, törenleşmiş, kurumsallaşmış; mezhep, meşrep tarikat ve cemaat dini görüşlerini bağrında toplamıştır. Ne şişi yakar ne de kebabı, ilmihal bilgisi ile fetvalar verir, gününü kurtarır. Kuran’i bilgiyi hiç vermemiştir.1400 yıldır bilinen, uygulanan ve genel kültür haline gelmiş bilgileri, insanlara yıllarca din diye anlattılar. Şimdiye kadar uygulana gelmekte olan bu dini nasıl standarda oturtacaklar, geçmişten günümüze uygulanmakta olan bu ibadetleri insanların dilinden, elinden nasıl alacaklar? Ve insanlar buna karşı nasıl tepki verecekler? Meçhulümüzdür. İnsanların şimdiye kadar din diye bildiklerinin ellerinden-dillerinden alınmasına tarikat ve cemaatler şiddetle karşı çıkacaklardır. Daha da tutucu olacak ve radikalleşeceklerdir. Atadan kalma ibadet, itikat ve itaatlerini sürdürmeye devam edeceklerdir. Bu durumda Diyanet kurumu yalnızlaşacak, çok tepki alacaktır. Bunun için gelenekleşmiş ve kurumsallaşmış bir yapıyı parçalamak istemezler. Ve temeli çatısı belli olan ibadetlerin dışında insanların bildiği, yaşadığı dine fazla müdahale etmeyebilir.Nedeni ise halktan tepki alma korkusudur.Günümüzde Tevhid dinini anlatan bazı âlimler çok kötü tepkiler almıştır. Almaya da devam ediyorlar. Bedelini de çok ağır ödüyorlar, kimine ateist, kimine münafık, kimine de kâfir diyorlar. Bu âlimlerimizi toplumdan dışladılar. Geçmişte bu âlimlere tepki için, cemaat önderleri halkın din kahramanı ve âlimleri oldular. Din cemaatleşti, kontrolü bu cemaatlerin ellerine geçti. Ve halkı istedikleri gibi yönlendirip yönetiyorlar. Diyanet kurumu buna seyirci kaldı. Halâ da kalmaya devam ediyor.Yakın zamanda, Kudüs İslam’ın ilk kıblesidir diyen, şifa diye deve sidiğini için diyen, altı yaşındaki kız çocukla nikâh olur diyen ve Hz. Peygamberin tükürük ve sümüğünü şifa diye üstüne başına süren sahabeler vardı diyen din meczuplarına Diyanet hep sessiz kaldı. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, bu söylemlere sessiz kalarak, bu yanlışlara ortak olmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı, Kuran’ı güzel okuma yarışması yaparak insanları ağlattı, fakat insanların uğrunda ağladıkları Kuran ayetlerinin ne dediğini insanlara hiç anlatmadılar.Diyanet kurumu yıllarca ibadetleri kamusallaştırdı, kamusal alanlara taşıdı. Kurumlar sınıf ve ideoloji oluşturmak için değil, sınıfları yok etmek için vardır. Diyanet kurumu yüz binin üzerinde personeli ile Tevhid inancını cemaat söylemlerinden arındıramayan, temizleyemeyen kurumdur. Diyanet kurumu bilimsel ve evrensel dinin yerine gelenekçi, nakilci mezheplerin dinini savunan kurum gibi olmuştur.