Sultanhanı 75. Yıl Cumhuriyet Okulu Konferans salonunda düzenlenen Programa Sultanhanı İlçe Kaymakamı Murat Karasu’nun eşi Yıldız Karasu Hanımefendi, Belediye Başkanı Fahri Solak’ın eşi Hatice Solak Hanımefendi, İlçede Görev yapan Bayan Kamu personelleri, öğretmenler ve vatandaşlar katıldı.
Program ilk olarak Saygı duruşu ve istiklal marşımızın okunması ile başladı. Programın açılış konuşmasını İlçe Kaymakamının eşi Yıldız Karasu yaptı. Ardından 8 Mart Kadınlar günün tarihçesi hakkında bilgiler verdi. “8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi.
26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
Ardından 8 Mart Kadınlar gününün önemine ithafen okul müdür yardımcısı Şerife Altunsu bir konuşma yaptı. Altunsu Konuşmasında;
''Kıymetli Misafirler, Sevgili Kadınlarımız,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle hazırladığımız kadın buluşmasına şahsım ve okulum adına hoş geldiniz diyor saygılarımı sunuyorum,
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Dünyanın her yerinde kadının ve beraberinde kadın sorunlarının çeşitli platformlarda tartışıldığı bir gün!
Biliyoruz ki, kadın toplumun en etkili, birleştirici ve koruyucu unsurudur. Kadının ilerlemesi sosyal adaletin bir şartı olmakla birlikte sadece bir kadın sorunu değildir. Bu konu, sürdürülebilir, adil ve kalkınmış bir toplumu inşa etmenin tek yolu olup, politik, sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel güvenliği başarmanın da ön koşuludur. Demokratik, ileri bir toplum için, kadınların güçlendirilmeleri, etkinlik alanlarının genişletilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk vb. alanlarda eşit fırsat ve olanaklardan faydalanabiliyor olmaları dolayısı ile büyük önem taşımaktadır.
Tüm dünyada tartışılan kadın kimliği, ülkemizde ırksal, kültürel, etnik, dini, ve benzeri farklılıklar içerisinde algılanmaktadır ne yazık ki. Halbuki Türk tarihine baktığımızda gerek İslamiyet öncesi gerek de İslamiyet sonrası Türk toplumlarında Türk kadını erkeklerle birlikte sosyo-kültürel, siyasal tarihimizin inşa ve ihyasında büyük roller üstlenmişlerdir. Ben bazı kesimlerin dile getirdiği üzere Türkler’de İslamiyet’in kabulünün kadının sosyal hayattaki konumuna gölge düşürüp onu geri plana ittiğine inanmayanlardanım. Zira bu tezin karşında Peygamber Efendimizin eşi Hazreti Hatice dimdik durmaktadır. Unutulmamalıdır ki, İstiklal Savaşının Nene Hatun’u, Halide Edip’i, Halime Çavuş’u, bizim kadınlarımızdır. Tarih bu konuda bize şöyle seslenir; Kadının müdahil olmadığı, kafasında yer bulmadığı, hiçbir sosyo-kültürel ve siyasal hareket başarıyı yakalayamaz.
Türkiye ekonomisi, siyaseti, sosyal hayatı ve demokrasisi ile gelişirken bu sürece en fazla katkıyı veren kadınlarımız olmuştur. Takdir edersiniz ki kadınlarımız bu süreçte kendilerini yenilemekte, geçmişin pratiklerini sorgulamakta ve yine kendilerini ifade edebilecekleri sivil toplum örgütlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Ancak şunu ifade etmek isterim ki, demokrasinin en somut, tek ve en meşru aracı olan sandığa seçmen olarak kadının iradesinin yansıması kadınlarımıza yetmemektedir. Hayatımızı şekillendiren tüm alanlarda, gerek karar alma mekanizmaları gerek temsil organlarında daha fazla yer almak ve geleceğin şekillenmesinde aktif birey olmayı istemektedirler.
Bu yüzden bugün burada demokrasimizin, toplumsal ahengimizin ve kalkınmamızın, sivil irademizin devamı için kadın varsa hayat var diyoruz.
Değerli Konuklar,
Malumunuz ülkemizde son yıllarda artan kadın şiddetine köklü çözümler istemekteyiz. Sivil toplum kuruluşları bu bağlamda kadınımızı yaralayan, temelinde ahlak, hukuk ve adalet olmayan kadına yönelik şiddet meselesinde “Erkeksen öfkeni yen” diyorken bir taraftan da vicdanları rahatsız eden kız çocuklarının erken yaşta yaptıkları evliliklerle mücadelede “ İnsafa gelin.” çağrısında bulunuyor. Bizler eğitim camiası olarak kadının mağdur edildiği, ötekileştirildiği konularda fikirsel ve eylemsel çalışmalar yaparak, kamuoyu farkındalığı oluşturmaya ve toplumsal bilinçlendirmeye katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
Bizler kadın ve erkeğin bir bütünün iki eşit yarısı olduğuna inanan bir gelenekten geliyoruz. Cinsiyetler arası adaleti şiar edinen bir dinin mensupları olarak kadın ve erkeğin karşılıklı adalet ve hakkaniyet içinde yeryüzünü birlikte imar edeceğine inanıyor ve bunun için çabalıyoruz.
İşte bugün bu sorumluluğu yeniden hatırlama ve hatırlatma vaktidir!
Ülkemizde bu temel prensibi hayata geçiren güzel gelişmeler yaşanmaktadır. Hükümetimiz öncü çalışmaları ile kadına karşı şiddetle etkin bir mücadele gerçekleştirmektedir. Kadın istihdamının önündeki engeller kaldırılmakta ve en önemlisi toplumumuzun huzuru, geleceğimizin teminatı için aile birliğinin güçlenmesi yönünde politikalar yürütülmektedir. Hem kadını, hem erkeği ailenin korunması için seferberliğe davet eden projeler geliştirilmektedir. Temennimiz bu tür çalışmaların halk tarafından da özümsenip desteklenmesidir.
Bu noktada özellikle altını çizmek istediğim bir konu var. Biliyorsunuz kadınlara seçme ve seçilme hakkı dünya kadınlarından çok daha önce Türk kadınına verilmiştir. Bu hususta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e minnet borçlu olduğumuzu hatırlatmak isterim. Ancak bu hak yıllardır hepimizin utancı haline gelen bir eksikliği de beraberinde taşıdı. Bu eksikliği yaratanlar şüphesiz Atatürk’ün kadına verdiği önemi kavrayamamış kör zihniyetlerdir. Seçilen kadının inancından ötürü ötekileştirilmesi nedeniyle bu hak eksik uygulandı. Başörtülü kadınlarımız seçti ancak seçilemedi. Bu gecikmiş hakkın verilmesinde başta devletimize tüm kadınlar adına teşekkür etmek istiyorum.
Hayatın ağır yüklerini taşıyan, elinin emeğini gözünün nuru ile birleştiren, küçük yüreğine koskoca sevgiler sığdıran, güçsüz bedenlerin güçlü kahramanları kadınlar!
Siz hayattan geri durmayın, gelin daha güçlü bir Türkiye’yi ve daha güzel bir dünyayı gelecek nesillere hep birlikte emanet edelim.
Daha önce de ifade ettiğim gibi bugün dünya kadınlar günü, dünyanın dört bir tarafında, çocuklarıyla savaşın ortasında kalan veya çeşitle nedenlerle hak hukuk adalet ve demokrasi mücadelesi veren kadınları yürekten destekliyor, verdikleri mücadelede zafer diliyoruz.
Değerli konuklar,
Sözlerimi bitirirken bu önemli günde bizimle birlikte olan, desteğini sunan Kaymakamımızın eşi Sayın Yıldız KARASU’ya ve Belediye başkanımızın eşi Sayın Hatice SOLAK’a katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Ayrıca, kadının güçlenmesi için çalışan, okulumuza verdiği destekle yanımızda olan ilçemizin ilk kadın girişimcisi Sayın Latife BÖGE’ye de teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Kadın gibi bir gülen,
Kasın gibi konuşan,
Kadın gibi üreten,
Kadın gibi vefalı,
Kadın gibi zarif bir dünya istiyoruz.
Kadın varsa hayat var diyerek 8 Mart Dünya Kadınlar gününüzü kutluyor saygılarımı sunuyorum.'' dedi.
Program “Kadın Kimdir?” adlı video sunumunu ve öğrencilerin ve öğretmenlerin hazırladığı çeşitli sunum ve şiir dinletilerinin ardından 8 Mart Kadınlar günü Pastasının Protokol eşleri ile birlikte kesilmesi ile son buldu.
Kaynak: İHA
Yorumlar
Kalan Karakter: