Biyolojik Savaş
Yayınlanma :
17.12.2014 17:54
Biyolojik savaş, patojen mikroorganizmaların kullanılarak insan, havyan ve bitkilerin öldürülmesi ya da etkilerinin kısıtlanmasına yönelik bir savaş yöntemi şeklinde tanımlanıyor. Bu tanımlama, içerisindeki yöntemler ve uygulanma alanı olarak doğrudur. Ancak kullanım alanı olarak oldukça geniş bir şekilde dünya coğrafyasına yer buluyor. Günümüzde büyük bir korku oluşturan tedavisi olmayan hastalıkları insana bulaştıran maddelerin bir şekilde yayılması hem devletlerin hem de terör örgütlerinin oldukça ilgisini çekmektedir. Uzun süredir bu şekilde devam eden biyolojik savaş, sadece bundan ibaret kalmıyor; insanların gözlerinden ırak tutulmak istenilen coğrafyalarda da bu biyolojik savaş unsurlarının kullanılması muhtemeldir. Büyük maden yatakları başta olmak üzere çeşitli coğrafi kaynakları olan Afrika kıtası nedense hep iç savaşların hiç durmadığı her gün yeni bir kabilenin iktidarı ele geçirdiği bir türlü otorite boşluklarının dolmadığı devletlere sahip. Buraya kadar olan kısmı zaten herkes bir şekilde duymuştur. Yakın zamanda ülkemizde ki bir sivil toplum kuruluşunun Afrika için yardım kampanyaları ve o bölge ile ilgili çalışmaları sayesinde aslında hem Türk kamuoyu hem de dünya bölgeden daha çok haberdar olmaya başladı. Malumunuz devlet otoritesi ol(durul)madığı için güvenlik problemi dışarıdan gözlem amaçlı da olsa doğru bilgi akışı sağlayacak kişilerin girebilmesine imkân tanımıyor. Bunun yanında içte de yine malum sebeplerden dışarıya bilgi akışı olmuyor. Ama dış dünyanın da Afrika ya tamamen ilgisiz kalmaması içte oluşturulan kargaşanın bu ilgiyi önlemede yetersiz olması burada çıkarları olanların yeni yöntemler kullanmaya ittiğini söyleyebiliriz.
Ebola virüsünü ve ülkelerde oluşturduğu infiali basın yoluyla hepimiz sıkça duyduk. Her zamanda korkulu bir hastalık olarak zihnimizde yer etmiştir. Nasıl etmesin bulaşması ve ölüm arasında 12 gün kadar bir süre var. Nasıl bulaştığı konusu ise hala büyük bir soru işareti. Meyve yarasından bir şekilde vahşi hayvanlara buradan da vahşi hayvanların etini yiyen insanlara geçtiği ihtimali konuşulurken kesin bir sonuç hala alınmadı. Tedavi olarak kesin bir tedavisi yok, uygulanmaya çalışılan tedaviler semptomları tedavi etmeye çalışmaktan ibaret. Bu hastalığın şuana kadar işe yarayacak şekilde bir aşısı da üretilmiş değil. Hastalığa eldeki bu veriler ışığında baktığımızda nasıl bir korku imparatorluğu kurduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz.
İlk görülmesi 1976 yılında Afrika da olan bu kadar kısa sürede hastayı ölüme sürükleyen virüs bu zaman diliminden sonra da az olsa bir şekilde görülüyordu. Ne hikmetse 2000 yılında ve 2014 yılında bu virüs bütün yılların toplamından fazla görüldü. Dünya da Afrika ya gitmek ölümle denk hale geldi. İç karışıklıkları bir şekilde aşmayı başaran ya da bir güvenli hat oluşturan yapılar bu kez ölümcül bir hastalığın tarihinde hiç olmadığı kadar yayıldığı haberi ile büyük bir şok yaşadı. Dünyanın Afrika kıtasına olan ilgisinin arttığı bir dönem de görülme sıklığının neredeyse sıfıra yaklaşan bir hastalığın tekrar ortaya çıkması zamanlaması bakımından gerçekten manidar.
Sağlıklı, mutlu ve ağrısız günler dileğimle…

Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: