4 Kasım 2013 Pazartesi günü Aksaray Üniversitesi Eğitim Fakültesi Konferans Salonu’nda Bizim Yunus; Yunus Emre konulu bir konferans düzenlenmişti. Prof. Dr. Orhan Kemal Tavukçu’nun hitap ettiği söz konusu konferans, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından CD haline getirildi ve tarafımıza da ulaştırıldı.
Prof. Dr. Orhan Kemal Tavukçu değişik ilmî mahfillerde Yunus Emre’nin Aksaray’da medfun olduğunu ifade eden kıymetli bir akademisyenimizdir. Bosna Hersek’te ve Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesinde bu manada konuşmalar gerçekleştirdi. Aksaray İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz tarafından bu yönüyle haberdar olunan Sayın Tavukçu’ya, içinde bulunduğumuz yılın ilkbahar mevsiminde telefonla ulaşmıştık. Kendisine bir Aksaraylı ve bir akademisyen olarak teşekkür ettik. Zira gerçekten tartışmalı olan böyle bir konuda ilmî delillerle hakikatin peşine düşmesi takdire şayandır. Yaptığımız telefon görüşmesinde, talep olması durumunda Aksaray’a gelip Yunus Emre’yi anlatmaktan memnun olacağını, bu konuda Aksaray’ın daha etkin olarak Yunus’a sahip çıkması gerektiğini ifade etmişti.
Sayın Vekil Ali Rıza Alaboyun ve İl Kültür Turizm Müdürlüğünün davetlisi olarak şehrimize gelen Sayın Tavukçu’ya gereken ilgi Aksaray Belediyesi ve Aksaray Üniversitesi tarafından gösterilmiştir.
Biz konferansta anlatılanları kamuoyuna aktarmaya çalışacağız. Prof. Tavukçu, tarih içinde tespit edilebilen beş farklı Yunus olduğunu, bu Yunuslara ait toplam 663 manzume bulunduğunu ifade etti. Yunuslardan birinin 14. asrın ilk yarısında yaşadığını, ona ait olan şiirlerdeki veba salgınına dair ifadelerden anlıyoruz. Zira o dönemde Anadolu’da etkili bir veba görülmüştür. İkinci Yunus, Kadirî meşrep Yunus’tur. Nitekim Abdülkadir Geylanî hazretlerine şiir atfetmiştir. Kadirilik Anadolu’ya daha sonra girdiği için Kadirî Yunus’un Hacı Bektaş’ın çağdaşı olan Bizim Yunus olma ihtimali bulunmamaktadır. Bir diğer Yunus, Nakşibendî Yunus’tur. Bu tarikat da Anadolu’ya 15. asırda girdiği için Nakşibendî Yunus da Bizim Yunus olamaz. Şiirlerinde Alevi-Bektaşi yönleri görülen Yunus ise yine farklıdır.
Hacı Bektaş-ı Veli asrında yaşayan ve hazrete ait Velâyetname’de adı geçen Yunus, Bizim Yunus olup 1240-1320 yılları arasında yaşamış ve muhtemelen Aksaray’da defn olunmuştur.
Yunus Emre şiirlerine bakıldığında kendisinin bir şeyh, bir manevî önder olduğu açık bir biçimde görülmektedir. Bu durumda Yunus Emre, yalnız yaşayan, toplumdan ırak bir kişilik değildir. Onun çevresinde bir inanç mektebi ve mürit kitlesi bulunmaktadır. Onun amacı Taptuk Emre’de aldığı öğretiyi insanlara ulaştırmaktır. Bu münasebetle beldeler gezer. Gittiği yerlerde dergâhlara uğrar, aynı öğretiyi paylaştığı müridlerle görüşür. İrşada bulunur. Onun Anadolu’nun değişik yerlerinde bulunan söz konusu dergâhlarının, ölümünden sonra kendisine atfedilen makamlar haline dönüşmüş olması muhtemeldir.
Hacı Bektaş-ı Veli Velâyetnamesinde geçen Sivrihisar ve Sarıgöl yer isimleri Eskişehir ve Aksaray’da bulunmaktadır. Öyleyse hangi Sivrihisar ve Sarıgöl Yunus için anlatılmaktadır? Velâyetnamede geçen bilgilerde, Yunus’un Hacı Bektaş dergâhına hediye olarak alıç meyvesi götürdüğü anlatılmaktadır. Daha önce Yrd. Doç. Dr. Doğan Kaya’nın yaptığı km. hesaplamaları bu konuda oldukça aydınlatıcıdır. Yunus’un Eskişehir’den kalkarak bugünkü Nevşehir sınırlarındaki Hacı Bektaş dergâhına alıç meyvesi götürmesi mümkün değildir. Kuş uçuşu en az 250 km. bulunmaktadır ki bunun yol alma hali 500 km’ye çıkabilir. Alıç meyvesi 15 gün dayanmaktadır. Dolayısıyla meyvenin bozulmadan Hacı Bektaş dergâhına ulaşması mümkün göürünmemektedir. Aynı durum Karaman şehri için de geçerli iken söz konusu meyvenin bozulmadan götürülebileceği tek makul makam Aksaray Ortaköy olmaktadır. Nitekim bugün Ortaköy’den Hacı Bektaş dergâhına doğru yol alındığında dizi dizi alıçlar sıralanmaktadır. Öte yandan Ortaköy Ziyarettepe’deki mezarda uzun erkek iskeleti bulunmuştur. Ziyarettepe aynı zamanda, Osmanlı arşiv belgeleri ile Ortaköy’de olduğu sabit olan Tapduk Emre medfenine yakın konumdadır. Malum olduğu üzere Tapduk Emre, Yunus Emre’nin mürşidi olup yakın temas içinde bulunmuşlardır.
Yunus Emre konusunda öne çıkan Eskişehir Sivrihisar’da da bir mezar keşfedilmiştir. 1960 yapılan kazıda sağ elini yüzüne koymuş, sağa dönük vaziyette bir iskelet bulunmuştur. Bu iskeletin Yunus’a ait olduğu iddia edilmiştir. Oysaki Yunus çevresinde onlarca dervişi olan onları irşad eden toplumla iç içe bir kişiliktir. Bu profildeki birisinin bu şeklide garibane defnedilmesi düşünülemez. Üstelik İslamî defn işlemi sabittir. Buradaki kişinin yalnız ve muhtemelen donarak öldüğü düşünülmektedir. Haddizatında tarihî kayıtlarda Eskişehir’de yaşamış bir Yunus anılmaktadır. Ancak o, Yunus Emir Bey’dir ve bir bürokrattır.
Yunus Emre meselesi ile ilgili bir diğer husus, dönemin Aksaray’ının bir ilim merkezi olması durumudur. Gerçekten Konya, Kayseri, Kırşehir ve Aksaray’ı içeren daire, Yunus asrının en önemli ilim merkezidir. Bugünün İstanbul’u gibidir. Günümüzün mütefekkirlerinden birisi olan Hilmi Yavuz’un, İstanbul dururken Bolu’da ya da daha küçük başka bir yerde yaşamasını düşünmek nasıl doğru olmazsa Yunus’un da, ucda (sınır) yer alan, henüz tam İslamlaşmamış bir muhitte yaşamış olması zor görünmektedir.
Yunus Emre’de güçlü bir biçimde Yesevîlik görülmektedir. Bu geleneğin Eskişehir’de yaşanması güçtür. Yunus şiirinde Ahi demekte, ahilere atıflar yapmaktadır. Zira çevresinde ahiler bulunmaktadır. Kırşehirli Âşık Paşa ile Yunus Emre’nin söylem birliği, sohbet mesafesinde yaşadıklarını ve birbirlerinden haberdar olduklarını gösterir. Mesela ikisinde de tabut teşbihi olarak ağaç at ifadesi geçmektedir. Tasavvuf şiirinde Allah’ı ifade etmek için kullanılan maşuka kelimesi sadece Âşık Paşa ve Yunus Emre’de görülür.
Yunus Emre’nin Aksaray Ortaköylü olduğuna dair en önemli argümanlardan biri, Karamanoğlu dil birliği içinde bir söyleyişe sahip olmasıdır. Nitekim bugün yapılan bir araştırma Yunus’un dili ile Aksaray’da konuşulan ağız arasında % 80 söylem birliği olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum Eskişehir’in Sivrihisar ilçesi için % 29’dur.
13. asır Anadolusunda yaşanan Moğol işgaline en çok maruz kalan şehirlerden biri Aksaray’dır. Gerçekten taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayan Moğol mezaliminin izleri de Yunus şiirlerinde görülür.
Prof. Dr. Orhan Kemal Tavukçu, Yunus Emre konusunda artık Aksaray’ın hakkının teslim edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Üstelik bu fikrinin, kendisi gibi alanında uzman en az on akademisyen tarafından da dile getirildiğini ifade etmektedir. Nitekim sözünü ettiğimiz konferansın ardından ortaya çıkan fikirlerden biri, bir Yunus Emre Sempozyumu düzenleyerek Yunus konusunda Aksaray tezlerinin bilimsel olarak sunulmasına olanak sağlamak gerektiği olmuştur.
Yunus Emre Konferansının Aksaray için oldukça verimli olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, şehir kurumları ile işbirliği yapan Aksaray Üniversitesinin şehre olan ve olması muhtemel katkılarını ortaya koymuştur. Nitekim konferans açılış konuşmasında Sayın Rektör Mustafa Acar bu duruma değinmiş ve İl Kültür Müdürü Mustafa Doğan ile başlayan kültürel ivmenin üniversite eliyle daha da yukarılara taşınacağını belirtmiştir.
Sayın Mahmut Ulu tarafından Somuncu Baba hazretlerine dair kaleme alınan Somuncu Baba Aşka Ağlayan Veli isimli kitabın okuyucuları ile buluştuğunu öğrendik. Eserin, başka pek çok yararının yanı sıra, Somuncu Baba ve Aksaray konusuna ulusal manada katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Mahmut hocamızı tebrik ederiz.
16-19 Ekim 2014 tarihinde İstanbul Feshane’de gerçekleştirilecek olan Aksaray Tanıtım Günleri için geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir toplantı yapıldı. Toplantıda, Somuncu Baba ve Miniatürk’teki yanlış konusunun da gündeme gelmesi sevindiricidir.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: