Demokrasi ve seçimler?
Yayınlanma :
23.02.2019 13:16
Bu nedenle olsa gerek bugüne kadar siyaset, taşıyan hiçbir oluşuma taraf olmak ve toplum içinde yaşayan bir fert olarak da olan bitene kayıtsız kalmak bize göre değil. Zira hep andığım gibi Müslüman olmak kaliteye mecbur olmaktır.
Bu yüzden de özellikle son dönemde artık neredeyse hayatımızın her anına nüfuz eden “yerel seçimler” ile ilgili birkaç kelam etmek istiyorum. Zira kafamızı nereye çevirsek, hangi siteyi açsak, hangi kanala zoomlasak, hangi dost meclisinde otursak ortak konu “yerel seçimler” …
Ama itiraf etmek gerekir ki bizim gibi ülkelerde siyasetin girdiği yerden akıl, mantık, basiret, feraset, ahlak, vicdan çıkıp gidiyor geriye sadece hırs, öfke, kin, nefret ve düşmanlık kalıyor!.
Peki, Müslüman siyasete bulaşmamalı mı?
Tabi ki müslümanın da bir dünya görüşü, hayata bakış açısı, devlet yönetimi olacak.
Ama bu bugünkü “kime oy vereceksin” karmaşasında toplumu adeta ortadan keskin bir bıçak ile ortadan ikiye bölen bir kutuplaşma şeklinde mi olmalı bu? Veya etrafını leş kargaları bürümüş bir coğrafya içinde üzerinde yapılan planların, ekilen fitne ve fesat tohumlarının hakkını eda etmek için çabalayarak mı?
Şu süreçte bu toplumu birleştirmek, kucaklaştırmak, bir araya getirmek; “yahu yapmayın, siz aynı coğrafyanın birbirine mecbur olan, yarın birbirinizin yüzüne bakacak insanlarısınız” üslubuyla kaç tane yazı okuyabildiniz, kaç tane video izleyebildiniz, kaç sohbete şahit olabildiniz?
Kendi gibi düşünmeyeni kâfir ilan eden mi dersiniz, “ya benim gibi düşün ya yok ol” zihniyeti ile hareket eden mi dersiniz, vatan haini ilan eden mi dersini Küfürler, hakaretler, tehditler havada uçuşuyor. Üstelik bayanların da ortak kullanım alanlarında.
Ağza alınmayacak, edep sınırlarını aşan, belden aşağı kültürünün en iğrenç diliyle…
Bölünmeyin, parçalanmayın” İlahi ikazına rağmen, “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız” nebevi ikazına rağmen zerrece kulak asmaksızın her önüne gelen bu yangına bir bidon benzin de kendisi döküyor.
Açın bakın sosyal medyayı, yorumları okuyun ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Oysaki toplumlardaki bütün zıtlaşmaların bütün inatlaşmaların bütün kavgaların bütün düşmanlıkların bütün kan, kin ve nefret olaylarının arkasında “taraf olmak” yani “fanatizm” yatmaktadır. Sağ- sol, Türk –Kürt, dindar-laik ve hatta bin yıllık Alevi -Sünni ya da Ehl-i Sünnet –Şia sürtüşmesinin temel nedeni budur.
Fanatik bir Fenerli, Galatasaraylı ya da Beşiktaşlının derdi nasıl ki “İyi futbol” “İyi oyun” daha doğrusu “spor” değilse aksine tek dertleri sadece ne pahasına olursa olsun “kazanmak”, “haklı çıkmak” ve “üstün gelmek” ise; işte bütün siyasi, ideolojik, dinsel, mezhepsel ve etnik gerginliklerin altında da bu fanatizm yatmaktadır.
Ama bilir ve ikrar ederim ki kim olursa olsun; hangi din, inanç ve ırktan olursa olsun fanatik olanın “Şefkat, merhamet, nezaket ve adalet” duygusu olmaz, olamaz!
Kim ne derse desin taraftarlık yani fanatizm; siyaseten, cemaatten ve mezhebin "sadece biz doğruyuz, sadece biz biliriz" demek dünyanın en tehlikeli hastalığıdır!
Bu zihniyet Kerbela'da Yezitleşerek zirveye çıkmış ve sırf " bizden değiller, bizim gibi düşünmüyorlar!" diye Peygamber neslinin kökünü kurutmak istemiş; Fırat’ın suyundan yılanlar, çıyanlar, sırtlanlar kana kana su içerken Peygamber torunlarından bir damlası bile esirgenmiş, günlerce aç ve susuz bırakılarak ölüme terkedilmişler ve sonunda da dağ gibi yığılmış cesetler arasında bulamadıkları Zeynep Abidin hariç Ehl-i bayt’ın bütün erkekleri kılıçtan geçirilmişlerdir!
Yine malum hariciler çok takva(!) çok muhlis(!) Müslümanlardı sabahlara kadar namaz kılar neredeyse her gün oruç tutarlardı. Kâfir oluruz diye hiç günah işlemezlerdi. Alınlarındaki secde nasırı 5 - 6 metreden belli olurdu ama sırf "bizden değil, bizim cemaatimizden değil, bizim gibi düşünmüyor, siyaseten bizi desteklemiyor" diye Hz Peygamber 'in(s.a.v)in "yetkim olsa yerime vekil bırakırım" diyecek kadar güvendiği Hz. Ali(r.a)’yi sevmiyorlar ve hatta bir tık öteye giderek O'na "kâfir" diyorlardı!
Lütfen bu satırlarımı siyasi, ideolojik hiçbir tarafa çekmeyin.
Mesajım gayet net…
Ayrışıyoruz, bölünüyoruz, sadece çıkarlarımıza tapar hale geliyoruz.
Zira genel olarak İslam âleminde bitmek tükenmek bilmeyen zulümlerin nedeni budur! Bu nedenle olsa gerek İslam dünyası birbirlerini yenmek ve kazanmak için uğraşan imanı gırtlaktan kalbe inmeyen Müslümanların(!) zulümleri altında inim inim inlemektedir! Açın bakın Endülüs Emevi Devleti’nin son dönemlerine ve günümüze getirin. Figüranların, senaryoların, şeytana rahmet okutan Siyonist zekânın aynısıyla karşılaşacak ve akıl tutulması yaşayacaksınız!
Ayrıca çağlar ötesinden gelen “Nasılsanız öyle idare olunursunuz!” Nebevi ölçüsünü anımsamak lazım sanırım bu süreçte.
Evet, nebevi ikaz kısa ve net aslında.
İdarecileriniz de size benzer demektir bu.
Biz nasılsak bizi idare edenler / edecekler de öyle.
Yanisi bizde ne varsa onlarda da o olacak.
İlke, ahlak, tasavvur, feraset, basiret, anlayış, kabiliyet bizde ne kadar var ise onlarda da o kadar olacak. Zira bu insanlar başka ülkelerden gelmiyor, içimizden çıkıyorlar.
Bizler vicdanlı isek onlar da vicdanlı.
Bizler dürüst isek onlar da dürüst.
Bizler merhamet sahibi isek onlar da merhametli.
Dolayısıyla hangi amaçla oy verirsek verelim herkesin ortak paydası “daha yaşanılır bir hayat, daha huzurlu bir memleket, daha müreffeh bir yaşam” olacak.
Seçimden zaferle çıkacak kim olursa olsun bunlar yoksa var etmek, varsa artırmak, Türkiye'yi hasret kaldığı ufuklara taşıma hayalindeki kişilerin boyunlarında dünden daha ağır bir vebaldir.
Seçimden zaferle çıkacak kim olursa olsun yeryüzüne diriltici ruhu yeniden üfleyecek bir devlet olabilmek için ne yapıp edip insanların gönüllerine girmek, sizi sevmeyenlerin dahi sarsılmaz güvenlerine sahip olmak borcundayız.
Neye layıksanız onunla yönetilirsiniz"

Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: