Bugün ki yazımıza konu olan Selçuklu kervansaraylarının en büyüğü ve en güzeli kasabamıza adını veren Sultanhan’ı.

Her ne kadar kasaba halkı olarak biz yalnızca han desek de tarih kitaplarında geçen ismi budur. Gerçekten kasabamıza apayrı bir güzellik katan, isim veren, asırlardır farklı yüzleri içerisinde misafir eden binlerce olaya tanıklık etmiş nice padişah kervanlarına konaklık edip uğurlamış koskoca asırlık bir çınar Sultanhanı.

Benim de bir katkım olur mu bilmem ama asırlardır heybetiyle kasabamızda bulunan bu güzel Selçuklu eserinin dertlerini sıkıntılarını dile getirmek istedim bu köşeden. Daha önce ki yazılarımda da dediğim gibi Sultanhanı’nından uzakta olan biri olarak diğer hemşerilerim gibi bende kasabamın dertleriyle dertlenir sevinçleriyle mutlu olurum. Bu yüzden bu köşeden kasabanın sıkıntılarını dile getiriyorum ki belki bir çare olur diye sözü fazla uzatmadan nedir Sultanhanı’nın sıkıntısı nasıl giderilebilir hemen bunlara geçmek istiyorum.



Öncelikle Sultanhanı’nın çok ciddi tanıtım eksikliği vardır Aksaray dediğim de Ihlara Vadisi duyuyorum, Somuncu Baba duyuyorum hatta son zamanlarda güzel bir şekilde tanıtımı yapılan Aksaray’ın malaklı cinsi köpeklerini dahi duyuyorum fakat en az Ihlara Vadisi kadar güzel Sultanhanı’nı duyamıyorum ne yazık ki çevremdeki Aksaray’ı bilmeyen arkadaşlarımdan.

Tabi benimle birlikte üniversite de okuyan veya başka şehirlerde dostluk ettiğim arkadaşlarımın Aksaray denilince ilk aklına gelendir Sultanhanı çünkü konusunun açıldığı her yerde hemen girerim mevzuya ve eminim ki bunu her Sultanhan’lı da yapıyor ama bunlar yetersiz. Biz daha Sultanhanı’nı görmeye gelen turistlere bir broşür hazırlayıp veremiyoruz içerisinde Sultanhanı’nın resimlerinin olduğu kervansarayı, kasabayı tanıtan bir broşürümüz yok malesef, yani bırakın dışarıdan bizi tanımayanlara kendimizi tanıtmayı daha kapımıza kadar bizi tanımaya gelenlere kendimizi tanıtamıyoruz çok mu zor kasabımızın tanıtımının yapıldığı biri İngilizce olmak üzere 3-4 dilde tanıtım broşürleri hazırlamak bunlar öyle sürekli güncellenmesi gereken şeyler de değil bir taslak oluşturulur sadece basımı yapılır tükendikçe.

Bu bana göre kervansarayımızın en basit ve çözümü en kolay olan eksikliğidir. Gelelim diğerlerine belki de işin biraz bürokrasi isteyen kısmına Sultanhanı’nın gerçekten önemli derecede restorasyon problemi var daha önce büyük bir yangın geçirmiş olan kervansaray bu yangının ardından restore edilmiş fakat bence evlere şenlik bir restorasyon yani bir mescit bölümünün üst kısımlarına baktığımızda veya kışlık kısmı dediğimiz kervansarayımızın ikinci giriş kapısının üzerine baktığımız da bu restorasyonun işin ehli kimseler tarafından yapılmadığını rahatlıkla anlayabiliriz.

Bu görüntüler bu güzel Selçuklu eserine yakışmayan görüntülerdir belli kısımda taşlarda hala yangın izlerini görebilmekteyiz. Burada iş yine kasaba yöneticilerine düşüyor Kültür ve Turizm Bakanlığının kapısını aşındırmaları gerek daha önce bir ihale yapıldığını ve restorasyonun yapılacağını duymuştum fakat bir hareketlilik göremedim henüz, kasabamız kendi çabalarıyla kervansarayın çevre düzenlemesini yaptı gerçekten çok da iyi oldu o çirkin görüntü ortadan kalktı ve çehresi değişti kervansarayın fakat restorasyon işi farklı bu yalnızca işin ehli kimseler tarafından yapılması gerek.



Kervansaraya girdiğimde zeminde ki taşlar yürümeyi gerçekten zorlaştırıyor bunların değişmesi gerek, kışlık kısma girdiğimiz de bizi ağır bir koku karşılıyor ve oranın zemini toprak zemin rutubete neden oluyor bunların hepsi iyi bir restorasyonla halledilebilecek sorunlar inşallah en kısa zamanda hallolur. Kervansarayın diğer bir problemi ise başlıkta da belirttiğim gibi yalnız ve bir başına bırakılmasıdır belki yapımından bugüne dek hiç boş kalmayan bu kervansaray ne yazık ki son yıllarda biraz kaderine terk edip yalnız bırakıldı örnek vermek gerekirse Kayseri’de yaşadığımdan ve Kayseri de Selçukluya hizmet ettiğinden biliyorum buradaki Selçuklu eserleriyle Sultanhanı mimari açıdan büyük benzerlik gösteriyor bilenler için söylüyorum Kayseri meydanında bulunan tarihi Hunat Cami yanındaki Hunat külliyesi gerçekten benimde sürekli vakit geçirmekten hoşlandığım bir yer ne yapmışlar diyecekolursanız özellikle Ramazan ayında çok aktifler musiki tarzında müzikler dinletiliyor, belirli gülerde sema gösterileri düzenleniyor ve Ramazan ayının dışında da sürekli olarak açık.

Halk orada oturup açık havada sohbetini ediyor çayını kahvesini içiyor, ayrılıyor bu sayede sürekli canlılığını koruyor. Külliyenin yapısı dediğim gibi bizim kervansarayımız ile çok benzer oda kısımları çeşitli sanat dalları eserleriyle dizayn edilmiş bir odaya girdiğinizde ebru sanatının eserlerini diğer odada seramik eserlerini görebiliyoruz bizde bunu kendimize göre şekillendirip halılarımızı sergileyebiliriz. Zamanında festivallerle bu canlılık yakalanmaya çalışıldı çok da güzel oldu devam etmesi gerekirdi diye düşünüyordum fakat etmedi yalnız dediğim gibi bize sürekli canlılık gerek festivaller birkaç gün orda canlılığı sağlıyordu ona da razı olmuştuk ama malesef yapılmıyor. Bundan sonraki dönemde umarım bu canlılık adına yatırımlar yapılır Sultanhanı’mız hak ettiği değere kavuşur.

Bunların dışında benim aklıma gelmeyen fakat kervansarayımıza güzellik katacağını düşündüğüm bütün adımları desteklediğimi söylüyor ve ufak bir hatırlatma yapıp veda ediyorum İstanbul’daki Miniatürk’de Sultanhanı’mızın da minyatürü sergileniyor arzu edenler ve imkânı olanlar gidip görebilir.



Şimdiden mübarek Kurban Bayramınızı kutluyor hayırlara vesile olmasını ve kasabamıza güzellikler getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum hayırlı bayramlar bir sonraki yazıya kadar Allah’a emanet olun…