Kürt siyasetçi-yazar Seyid Fırat'ın gözlemlerinden:
"Bir çırpıda yaşanmaz hiçbir şey..
Açlık grevinin ilk günleri oldukça zorlu geçer..
Vücut kendini açlığa ayarlarken zorlar insanı..
Kusanlar, başı aşırı dönenler.. ölüm oruçlarında
20'li günlerden sonra zorluklar başlar..
30'lu günlerde beden zayıf düşmeye başlar,
Hareketler yavaşlar, baş dönmeleri artar.. içtiği su,
Açlık grevinin menüsünde varsa çay ve limonata bile
Tat vermemeye başlar hatta mide bulandırır..
30'lu günlerde düzenli kilo verişi başlar..
40'lı günler eşiktir.. ışığa, kokuya, sese katlanamaz..
50'li günlere gelindiğinde geri dönülmez yola girilmiştir..
Bilinç gidip gelmeye başlar, bazen kendini kaybeder,
10-20 yıl geriye gider, o anı yaşıyormuş gibi anlatmaya başlar..
Vücut kendini tüketmeye başlar, yatağından kalkamaz, su içemez,
Şeker alamaz duruma gelir, vücut kabul etmemeye başlar..
Derileri kuru, bir kağıt, ince bir zar gibi gergin ve hassastır..
Vücuttaki her kemik bir saban olmuş erimiş bedenlere batmaktadır..
60'lı günler bilincin kaybedildiği günlerdir.. bilinç,
Tamamen kapandıktan sonra birkaç günü vardır sadece..
Soluk alışverişleri arası açılır, kısa ve kesik soluk almaya başlar..
Önce beden, sonra organlar ve beyin tükenir..
O noktada hasarsız geri dönüş mümkün değildir"..
Açlık grevinin tıbbî etkileri:
Vücutta enerji depoları glikojen, protein ve yağ..
Kişinin açlığa dayanıklılığı yaş, cinsiyet, boy, ağırlık,
Açlık öncesi hastalık gibi nedenlerle doğrudan ilişkili..
Açlık başlayınca önce glikojen depoları 72 saatte tükenir,
Ardından yağ depoları enerji kaynağı olarak kullanılır..
Son olarak yağ asitleri ve proteinler kullanılır..
Yeterli sıvı alımı yoksa kişi birkaç günde hayatını kaybeder..
Yeterli sıvı ve hidrolitleri alan kişiler birkaç ay yaşabilir..
Açlık grevi, "yaşadıkları bir haksızlık nedeniyle,
Tanrının dikkatini çekerek tanrıyı çözüme zorlama amaçlı
Erken İrlanda toplumu icadı".. bir Batı kültürü ürünü..
Su, tuz, şeker dışında vücudun ihtiyaç duyduğu
Besin maddelerini almamaya dayanır..
Bir ileri aşaması, ölüm orucu..
Belki daha doğru ifadeyle "ölüme yatış"..
İşin doğrusu, yavaş yavaş intihar..
Ölüm ile oruç kavramlarına gelince..
"Haksız yere bir cana kıyan bütün insanları öldürmüş,
Bir canı kurtaran da bütün insanları kurtarmış gibidir/Maide-32"
Hükmü ilahisi, keza Peygamber Efendimiz'in,
"Kim zehir içerek intihar ederse cehennem ateşinin içinde
Ebediyen zehir içmeye devam eder" sözleri karşısında,
İnancımızda, yaşamı insana bahşeden Yüce Yaratıcı,
Buna son verme hakkını kişinin kendisine vermemiş..
İnanmayanlara bir diyeceğimiz yok.. ancak
İnançlı bir topluma siyasi mesaj verebilme adına
İnancımızın yasakladığı intiharı oruç gibi eşsiz bir ibadetle
Sarıp sarmalamak suretiyle inancın istismarına dikkat..!
*
Temel bir sorun karşısında âciz kalan yöneticilerin
İmdadına yetişen en kolay yol, hapis.. kişi hapsetmenin,
Tek başına hiçbir sorunu çözdüğü görülmemiştir.. aksine,
Mağdur ve öfkeli kesimler oluşturmak suretiyle
Mevcut sorunları daha da derinleştirmiş,
İçinde çıkılmaz, çözülmez hale getirmiştir, çoğu kez..
Yönetimde acziyet gösterilince, ölüme yatmak gibi
Daha çok acziyet ifade eden yolla karşılık verilmesi,
Karşılıklı acziyet gösterileriyle topluma mesaj verilerek
Sorunun çözümüne katkı sağlanacağı beklentisi,
Karşılıklı yanılgıdan başka bi'şey değil.. bu yöntemin
Hiçbir kişiye, kesime, topluma, ülkeye yarar getirmeyeceği,
Aksine, tamiri zor hatta imkansız zararlar vereceği görülmeli..
Hapisteki insanlar şu veya bu nedenlerle
Özgürlükleri elinden alındıkları için zaten mağdur, âciz..
Durumlarından bilistifade bir de üzerine ölüme yatmaları
Veya yatırılmaları suretiyle.. tıpkı ölüm cezası kesilmiş gibi..
İşkenceden hiçbir farkı olmayan.. uzun süren bir yöntemle..
Ölüm cezaları(!) yavaş yavaş infaz edilmiş olmuyor mu?
Kürt siyasetçi-yazar İbrahim Güçlü'nün dediği gibi,
"Birileri ölüyor, birileri de ölenler üzerinden
Kendi tahtlarını sağlamlaştırmıyorlar mı?"
Kemal Burkay'ın doğru tesbitiyle,
"Açlık grevlerine olur olmaz başvurulmasına karşıyım..
Hele bunların ölüm orucuna çevrilmesine,
Sonuçta insanların hayatlarının yitirilmesine, ölmeseler bile
Ruhsal ve fiziksel sakatlanmasına yol açacağı için karşıyım..
Seçilen yöntem yanlıştır.. böylesi bir eylem,
Bunca insanın hayatıyla oynamaktan öte bir sonuç vermez..
Acı sonuçlara yol açmadan bir an önce son bulsun"..
"Ölüm orucuna katılmama gibi bir seçeneği olmayan,
Bu karara itiraz etmeye kalksalar hain ilan edilip
Cezaevinin bir kuytusunda boğazlanma tehdidi altında olan
Çaresiz bir kitleden sözediyoruz" diyen, Kürt sorununa duyarlı
Gülay Göktürk şüphesinde haksız mı?
Yoksa eylemin asıl amacı,
Çok sayıda hükümlü veya tutuklunun ölmesini
Veya sakat kalmasını sağlamak suretiyle, kardeşlerimizin
Acısını, kinini, öfkesini, nefretini besleyip büyütmek.. akabinde
Kontrolsüz hale gelen/getirilen öfke-kin ve nefreti
Şimdilik saklı tutulan başka hedeflere yöneltmek için
Toplumsal zemin oluşturma aşaması, çabası mı?
Bugün açlık grevine ilk başlayanların 53. günü..
Şu veya bu nedenle özgürlüğü zaten elinden alınmış olan
Çaresiz insanların canlarına kasdedilerek
Ölümleri üzerine mâsum birşey inşa edilebilir mi?
Düşünelimki ölüme yatanlar,
İstemedikleri halde zorla bu yola itildiler..
Yedirilmiyor, içirilmiyorlar.. beslenme imkanlarından
Yoksun bırakılarak göz göre göre ölüme sürükleniyorlar..
Bu olayın adı ne olurdu, söyleyelim:
"İnsanlık dışı muamele" olurdu,
"Vahşet" olurdu,
"İşkence" olurdu,
"İnsanlık suçu" olurdu,
"İşkenceyle insan öldürmek suçu" olurdu.. şimdi,
Böyle bir eyleme inançlı insanlarımızı katabilmek için
"Oruç" kisvesi giydirilmesi..
"Kendi arzularıyla yapıyorlar" görüntüsü verilmesi,
Bu vahim gerçekliği, insanlık suçunu değiştirir mi?
Yöneten/yönetilen ayırdımı yapmaksızın sesleniyorum:
"Ebedî cehennemlik günahı" işlenmesine, işletilmesine
En azından seyirci kalınması bile,
Hangi vicdana,
Hangi insanî duyguya,
Hangi insanî sorumluluğa sığar?
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: