bir doğru,
büyük bir yanlışın parçası olmuş,
yanlış hedef için kullanılıyor(!) hale gelmişse
yapılması gereken şey,
hem doğru dikkate alınmalıdır,
hem yanlışın gereği yapılmalıdır..
doğru görmezden gelinecek olursa
büyük yanlışa hizmete devam edecektir..
gezi protestolarında başlangıçta
masum ve kendince haklı nedenlerle
yola çıkanların bile bir büyük yanlışın
nasıl parçası haline getirildikleri ortada..
7-8 gencin öldürülmesi, onlarcasının sakatlanması,
binlercesinin yaralanması yanlışa hizmet etti..
masum ve haklı talepler görülemedi,
küçük kıvılcımlar yangına dönüştü..
şimdi de benzeri bir durum var..
doğru ve haklı zemine oturan sorunu
kitleselleştirmek isteyenler kol gezerken
ellerindek! hakl! malzemeler! almak gerek..
aksi halde yanlış emellerine engel olamazsınız..
kitleselleştirilmek istenen bir sorun üzerinden
topluma kanca atılabilmesi için,
. yerel motiflerin ve ayakların olması,
. gerçek, doğru olması veya kabul edilmesi,
. toplumca haklı görülüp desteğinin alınması şart..
bu unsurlar mevcutsa, iç-dış, yerli-yabancı
mihrak/odakın işi(!) hiç de zor değil..
yetkili sorumlulara düşen görev,
yerinde ve zamanında küçük adımlarla
kıvılcım halindeyken söndürmektir, ateşi..
salt topluma şikayet ve kirli odaklara sövmek
marifet değil acziyettir, yangına sebebiyettir..
* toplum nezdinde haklı gibi gösteren
malzemelerini ellerinden alın ve oyunu bozun..
* siz malzeme vermeyin, onlar köpürtemesin..
* "kökü dışarıda tezgâh" ise ki öyle,
gereğini yapın..
* hz.ali'ye savaş ilan eden muaviye yanlıları
sıffîn savaşında halkı galeyana getirmek için
mızrakların ucuna kur'an sayfalarını takması ile
paralellik arzedecek şekilde üzüntüyle yaşadığımız,
dozu gittikçe artma emareleri gösteren
tuhaf mücadele!, hangi aklın ürünü..?
cemel vak'asında onbin, sıffîn savaşında yetmişbin
müslüman, müslüman kardeşince öldürülmüşken..
hâkeza, kerbelâ'da ehl-i beyt katledilmişken..
kürsüden meydandan ekrandan yıllarca
"uzak durun" çağrısı yapmışken..
şimdi aynı yanlışı göz göre göre yapmak,
hangi aklın! ürünü.? üstelik daha büyüğüyle..
siyasi mücadeleye alet edilen dinî argümanlar,
daha ziyade dinî hassasiyetlere zarar veriyor..
* bir büyük ilimizde iki dönem başarıyla
belediye başkanlığı yaptıktan sonra
"bana göre değilmiş" diyerek siyaseti bırakıp
eski görevine dönen üst düzey bürokrat arkadaşımın,
"sahabe-i kirâmın birbirlerine niye kılıç çektiğini,
birbirlerini nasıl öldürdüklerini bi'türlü anlayamazdım..
ne zamanki siyasete girdim, ancak o zaman anlayabildim"
sözlerinde saklı, ifade edilemeyen gerçek..
dünlerde diyebileceğimiz günlerde
anayasa kitapçığı fırlatılmakla
siyasi ve ekonomik krize davetiye çıkarılmıştı..
kur'an-ı kerim'in karıştırıldığı siyasi mücadeleye
dinî ve sosyal boyutları da eklenirse ki öyle, artık
kriz sarsıcı olmaktan çıkar ve yıkıcı olur,
yalnız tarafları için değil tüm toplum için..
bağıra çağıra krize davetiye çıkarılırken,
sorunun/kavganın/mücadelenin çözümünde
konumları itibariyle hakem olan kişi ve kurumların,
içten içe bu değirmene su taşıdıkları intibaı gibi,
mücadelenin sonunu/kazananını bekliyor(!) gibi
derin bir sessizliği bürünmeleri câlib-i dikkat!
ve sorumluluklarıyla hiç bağdaşmıyor..
* haklılığın değil utancımızın göstergesi olan
baltanın sapının bizim ormandan olması
aldatıcı olmasın.. acı ama gerçek bu..
* kendi safına yığınak yapmak yerine
Hakk'ın(CC) safına yığınak yapılmalı..
* adalet yerine adavet dağıtılan ülke, olsa olsa
yönetim hukuku diliyle jüristokrasi'dir..
yargıçlar ülkesi-devleti var demektir..
yasal sınırlar içindeki yargı adaleti sağlar,
yasal sınırları aştığı ölçüde adaveti getirir,
yasal sınırları tanımadığı ölçüde terör estirir,
anarşi, kaos ve yıkıma davetiye çıkarır..
* norşinli Allah(CC) dostunun sözünü tekrarlayalım,
"şeytanın üçbin hilesinden ikibini rahmânî surettedir"
araya sızan şeytan/ların hilelerine dikkat edilmezse
Rahmân'a değil şeytan'a! hizmet edileceği âşikar..
* hırs ve öfkenin kararttığı vicdanlar sebebiyle
kuyruğundan tuttuğunu zannedenlerin
kuyruğundan tutulduğunu göremediği kavga..
* kazananı olmadığı gibi herkesin kaybettiği,
* her bir tarafın kendini lokomotif zannettiği,
* hem öndeki istasyonda
makası boşa düşürmek için bekleyenlerin,
* hem sondaki vagonu ittirerek! raydan çıkaracağı,
âşinası olduğumuz trencilik oyunu görülemiyor mu?
* hemen bu geceyarısı.. iki el bir baş düşünün..
* öndeki istasyonda bekleyenleri bi'düşünün..
* son vagonu kim/lerin ittirdiğini görün ve
elinizin tersiyle ittirin o kirli elleri,
onlar sizi ittirmeden..
sözün özü,
hem rüşvet ve yolsuzluğa geçit vermeyin,
hem sufle(!) edilen fitneye düşmeyin..
yoksa hep birlikte kaybederiz,
mâzallah..
E-Posta: [email protected]
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: