kurumsallarıyla yaşama geçtiği yönetim biçimi,
ete-kemiğe bürünmüş şekli.. bedenin yanısıra bir de
krallık rejiminin ruhu var ki, en kısa anlatımıyla
'astığı astık, kestiği kestik'tir.. diğer ifadeyle,
'benmerkezli, ego-merkezli, keyfî' yönetim anlayışı..
ancak keyfîliği topluma yedirebilmek! için
mâkul ve mâsum görünümlü sunumlar gerek..
işte, krallığın ruhu anlamındaki
'mutlak egemen gücü elden bırakmama' zihniyetini,
yalnızca biçimsel anlamıyla krallık rejimlerinde değil
bütün yönetim biçimlerinde görmek mümkün..
örneğin,
"halkın yönetimi" anlamına gelen cumhuriyet'te
"cumhuriyet kralları" yok mu sanki.. üstelik
monarşik rejimlerde tek kral olmasına karşın
cumhuriyet'te o kadar çok kral varki.. nasıl mı..?
hasbelkader güçlü bir kurumun başına oturan/lar,
"ben-merkezli, ego-merkezli, keyfî,
astığı astık kestiği kestik" yönetim anlayışıyla
fütursuzca hareket etmiyorlar mı, alın size kral..
tâcı mı eksik.. onun yerine şişirilmiş ünvanlar..
adlarını vermesek de ekranlar krallar geçidi gibi,
en büyüğünden en küçüğüne kadar, irili ufaklı..
gücü eline geçiren krallığını ilan ediveriyor..
haa, kraldan çok kralcıları saymıyoruz bu arada..
monarşideki kraldan farkı, hiyerarşik sırasını biliyorlar..
aksi halde krallığının elden gideceğini de biliyorlar..
o yüzden rejimin adı değil içeriği, ruhu önemli..
rejimin içeriğini, ruhunu özellikle es geçip
rejimin salt adını çokça dillendirenler,
içlerinde krallık ruhu taşıyanlar..
birkaç gün önce..
monarşik suudî rejimin kralı fahd,
"ihvanı terörist" ilan edip
"darbecilerin yanında olduklarını" belirtip
"mısır'ın içişlerine karışanlara fitneci" demişti..
uzun yıllardır krallığında saltanat süren kral fahd,
. osmanlı'nın hâdimül haremeyn olduğu bir ülkede,
. ingiliz hediyesi! krallığıyla hâkimül haremeyn olmasaydı,
. şimdilik sınırsız görünen petro-dolarları olmasaydı,
kim kaale alırdı onu..? demek oluyorki,
kral fahd'ın şahsına ve sözlerine
islâmi, insanî anlamda bir değer, önem atfedilmiyor,
yalnızca temsil ettiği varsayılanlar! adına ses çıkarılmıyor..
şayet, kralın şahsı ile gerçekte temsil etmediği halde
temsil ettiği varsayılan! değerlerimizle ilişkisini
sorgulayıp koparacak bir yol haritası çıkarıldığında,
kralın şahsı ve ailesine bahşedilen(1.dünya savaşı'nın
zor şartlarına mâruz bırakılan osmanlı'ya karşı,
batı ile işbirliği karşılığında suud ailesine
ödül(!) olarak verilen kraliyet) üzerinden
islâm coğrafyasında terör estirenlerin belki
en büyük istinatgâhı ortadan kaldırılmış olacak..
kral ve ailesinin, uzun yıllardır özünde
islâmî, ahlâkî ve insanî sınırlar tanımayan
ancak sözünde islâmî kılıf giydirilmiş keyfî saltanatı,
göstermelik birtakım sözde şer'î uygulamaların(!)
suudî kral ve imtiyazlı aile fertlerini kapsamadığı..
kural ve uygulamaların! teb'a(!) için geçerli olduğu..
ilkel feodal yapısı ve
değer tanımayan özelliklerinin
varsayılan! değer ve atfedilen önem! nedeniyle
hiçbir dönemde sorgulanmadığı..
mevcut haliyle suudî krallığı ve doğal uzantılarının
islâm coğrafyasında devlet-toplum ikilemi,
idarî anlamda virütik bir sorun olarak durduğu
hususları âcilen ve özenle gündeme getirilmeli,
bu öncelikli sorunun cesaretle üzerine gidilmeli,
sinsice giydirilmiş islâmî kisvesi çıkarılmalı,
altındaki gerçek yüzü ortaya konulmalı,
batının islâm dünyasındaki
siyasi ve idari anlamda truva atı olarak
kullanılması oyununa bir son verilmeli artık..
birkaç on yıldır islâm dünyasına
'alttan yak üstten su dök' yöntemiyle
yaşatmadığı acı kalmayan batı dünyasının
en büyük dostu ve müttefiki kral ve ailesinin
islâm dünyasındaki yeri, etkileri, feodal konumu ile
varlığının sorgulanma zamanı geldi de geçiyor bile..
sahibi oldukları selefîlik ideolojisinin arka planını,
asrı saadet talebi gibi mâsum bir kisveyle örtüp
diğer ifadeyle, islâmın özüne uygun
eski-yeni toplumsal taleplerin karşısına
asrı saadeti engelmişçesine çıkarmak suretiyle,
peygamberimiz(sav) ve ehl-i beytinde bile olmayan
imtiyazlar ve muafiyetlerle donatılmış
suud ailesi ve rejimi sorgulanmalı..
suudî uzantısı selefîler,
darbeci yönetime açık destekleriyle
düşünce ve eylem anlamında mısır'da iflas ettiler..
sisi'nin katliamlarına karşı olduklarını ilan ettilerse de
fikri ve ideolojik tükenişten kurtulamadılar..
selefîliğe abd başta olmak üzere
batılı ülkelerin hiç karşı çıkmadıklarını söylersek
asrı saadet iddialarının samimiyetini(!)
ortaya koymuş oluruz sanırım..
mısır'daki darbenin lokomotifi selefîlik..
yaşanan gelişmelerle gerçek yüzü ortaya çıkmıştır..
kralın endişesinin hatta korkusunun gerçek sebebi budur..
çünkü kendi ülkesine bir biçimde kabul ettirdiği
krallık yönetiminin ideolojik fikrî arka planı çökünce
krallığının çökmesi kaçınılmaz olacaktır.. telaşı bundan,
'ya hep ya hiç' diyerek varını yoğunu döküp saçması bundan..
çünkü darbeci sisi giderse sıra kendisine gelecek ve
batının islâm dünyasındaki temel taşı olan
krallığının yıkılışını diğerleri takip edecek..
gelişmeler bu minval üzre devam ettiğinde(inşallah),
arap baharı kısa vadede arap sonbaharıyla sınırlı kalsa da
arap baharı'nın önce batı'nın sonbaharı, ardından
batı'nın kışı(kışkışı) olmasını diliyoruz..
*
darısı, monarşik rejimin kralları kadar
cumhuriyet krallarının başına..!
E-Posta: [email protected]
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: