İnsanımızın çok bilgi sahibi olmayıp ta bildiğini iddia ettiği, konusu açıldığında  saatlerce üzerinde konuşup  yorum yaptığı ,tartıştığı iki konu vardır. -Kendi şahsımı da bundan müstağni görmüyorum - Din ve siyaset.

 

Siyaset dünya hayatını dizayn etmeyi;Din ise  ahiret  hayatıyla birlikte dünya yaşamını düzene koymayı her iki cihanda da insanları mutlu ve  mesut etmeyi amaçlar.Yani her iki alanda bilmeyi,üzerinde tefekkür etmeyi,o konuyla ilgili eserleri okumayı,çevresindeki dünya ve ahiretle ilgili olayları bizi doğruya götürecek tarz da yorumlayabilmeyi  mecburi kılar.

 

Hal böyle olmasına rağmen biz bunların hiçbirini yapmadan daha doğru bir ifadeyle yapma zahmetine katlanmadan bu konularda ahkam kesip küçük dağları ben yarattım edasıyla hüküm veriyoruz.Söylediklerimizin   ve yaptıklarımızın yanlış olabileceğini ,tercihlerimizde yanılabileceğimizi iyiyi kötüden doğruyu yanlıştan ayırt etme kabiliyetimiz olan aklımızın ucuna dahi getirmiyoruz getiremiyoruz.Bu konuda bizi uyaran iyi niyet sahibi insanların uyarılarına dahi hakkı duymak için yaratılmış olan kulaklarımızı tıkıyoruz.Hatta ve hatta bizi hüsn-ü niyetle uyaran insanları kat’i bir önyargıyla  bilmemezlikle  ve cahillikle  itham ediyoruz.

 

Seçim atmosferine iyiden iyiye girdiğiz şu günlerde yukarıda yazdığım hususları ve bunlara benzer durumları  kasabamızda fazlasıyla müşahede etmekteyiz.İki veya  üç kişi  bir araya geldiklerinde büyük olasılıkla siyasetten dem vuruyor,kendilerinin ve adaylarının doğruluğu, başta aday olmak üzere karşı tarafın yanlışlığı sayılıp dökülüyor.Ancak benim kanaatimce bu noktaya gelmeden önce söylememiz ve itiraz etmemiz gereken başka konular var.Öncelikle adayları değerlendirişteki kıstaslarımız.Acaba adaylar da ne gibi özellikler arıyoruz.En azından kendi destekleyeceğimiz adayı hangi özellik ve kabiliyetinden dolayı destekliyoruz.

 

Biraz tarihe gidecek olursak Ak partinin ilk seçime girdiği yılda meclis başkanlığı seçimi öncesinde meclis başkanlığına aday olabilecek ve aday olamayacak adaylar konuşulup yazılırken o dönem meclis başkanı seçilen Sayın Bülent ARINÇ’ ın şöyle bir ifadesi olmuştu.”Gazetelerde ve televizyonlarda şunlar meclis başkanlığına aday olabilir;şunlar meclis başkanlığına aday olamaz diye yazılıp söyleniyor.Baktım ki aday olabilecek olanlar niye aday olabilir çünkü eşlerinin başı açık,aday olamayacak olanlar niye aday olamaz çünkü eşlerinin başı kapalı bunun üzerine madem öyleyse ben adayın dedim” demişti.Yani meclis başkanı olacak kişi de aranan şart olarak o makama liyakat yerine eşinin başının açık veya kapalı olma durumu göz önüne alınmıştı.

 

Maalesef yukarıdaki duruma benzer durumu bizde kasabamız da aday belirleme sürecin de yaşıyoruz veya yaşatıyorlar.Çok kıymetli hemşerilerim siz de takdir edersiniz ki kasabamızda aday belirlenirken belediye başkanlığına liyakat yerine seçim masraflarının üstesinden gelebilir mi gelemez mi? Sorusu ön plana çıkıyor.Liyakat sahibi olsa bile seçim maliyetinin üstesinden gelemeyecekse o kişiyi aday olarak konuşmaya bile değmez.Kasabayı yönetip idare edecek donanıma yeterince sahip olmasa bile kesesi doluysa problem yok diye düşünüyoruz.Olay bu minval üzere devam ettiği müddetçe bizim kasabayla ilgili beklentilerimiz ,ümitlerimiz çölde serap görmeye benzer.Su diye koştuğun parıltı sen vardıkça o senden uzaklaşır bir türlü kavuşamazsın.

 

Evet acaba kasabamızda eğitimli,sorumluluk alabilen,yönetim felsefesine sahip,girişimci,yaratıcı fikirlere sahip,halkın ihtiyaçlarını bilen ve bunlara çözüm üretecek fikri donanıma sahip ama parası az kimse aday olamaz mı?Tarih bizim kasabamız açısından bu soruya hayır olamaz cevabını verdirtiyor.Örneğin şu anda kasabamızda belediye başkanlığı için üç aday  söz konusu hatta üçü de aynı partinin yani Ak partinin aday adayı.Bence Sultanhanımızın  menfaati, tercih imkanının fazla olması ve halkımız arasında kutuplaşmayı en aza indirme açısından  aday sayısının daha fazla olması daha yararlı olur.Daha da ötesi başka siyasi partilerde de aday olsa.Dünya ve insanlık bundan 30 yıl 50 yıl önceki dünya ve insanlık değil.Dünya ve insanlık hızlı bir ilerleme ve gelişme sağladı.Her şey ileriye doğru gelişirken ve değişirken bizim de eski usül ve yöntemlerimizi bir tasfiye süzgecinden geçirmemiz kendimiz ve geleceğimiz adına çok yararlı olur.Şunu unutmayalım ki yerinde sayanlar çok ses çıkarırlar  ama bir arpa boyu bile  mesafe  alamazlar.

 

Her şeyin en güzeline layık olan kıymetli hemşerilerim;Bir durum tespiti yapacak olursak- ki amacımız asla birilerini karalamak,yıkıcı eleştiri yapmak değil-adres belli olur düşüncesiyle olayı net olarak yazamayacağım-adayımızdan birisinin kendisiyle ilgili bir hususla ilgili duygu ve düşüncelerini ifade için internetten alıntı yapması inanın beni şok şaşırttı!İnternetten elbette çeşitli konularla ilgili alıntı yapılıp istifade edilebilir.Ama Sultanhanını yönetmeye talip bir kişinin duygu ve düşüncelerini ifade için interneti vasıta olarak kullanması bana göre fazlasıyla düşündürücü.Neden mi?Duygu ve düşüncelerini internetten alan bir kişi fikir üretip Sultanhanının problemlerine nasıl çözüm üretecek acaba diye düşünmeden geçemiyorum.Ayrıca bir adayımız seçimi kazanırsa yaşlılara bakım evi açacağını vaad etmiş.Öncelikle Sultanhanı kasabamız da sosyal etkileşim yoğun olduğu için -ki bunun en önemli nedeni nüfusun az olup herkesin birbirinin durumundan haberdar olmasıdır-hiç kimse yaşlı bakım evine ihtiyaç duysa bile oğlunu kızını zor duruma sokmamak için oraya gitmez veya oğlu kızı buna müsaade etmez.Şunu da ifade etmek gerekirse bizim inançlarımızda,kültür  gelenek ve göreneklerimizde yaşlılarımızı yaşlanınca terk etmek yoktur.Bunun yerine yaşlılarımızın bu duruma düşmemesi için eğitici,öğretici sosyal çalışmalar yapılmalıdır.

 

Kısaca yapılan  veya yapılması düşünülen çalışma Sultanhanının sosyal yapısına uygun ve ihtiyaca cevap verebilir nitelikte olmalıdır.Örneğin yıllar önce yapılan hamam bunun olumsuz anlamda  en güzel  örneğidir.Kasabamızın sosyal ve kültürel yapısına uygun olmadığı için kimse banyo gereçlerini kolunun altına alıp hamama gitmez.Aynı durumun yaşlı bakım için de geçerli olacağını düşünüyorum.

 

Yukarıdaki hususların açıklığa kavuşması için siz saygıdeğer hemşerilerimle bir anekdotumu paylaşmak istiyorum.Yıl 1999 mahalli seçimler yapılacak .Okuduğum üniversitedeki öğretim görevlisi hocamız bize şöyle demişti.Şeçimin Allah rızası işi olmaz size hizmet eden veya hizmet edeceğine inandığınız,kapınızın önüne yol yapan ,çeşmenizden suyu akıtan kişilere oyunuzu verin demişti.(Bu ifadeler kendisine aittir).Sonuç olarak biz seçmenlerde kısır çekişmeleri ,sonuç doğurmayacak inatlaşmaları bir kenara  bırakarak Sultanhanına gerçek anlamda hizmet yapacağına yürekten inandığımız adayı iş başına geçirmek için gayretimizi esirgemeyelim.

  

Nasreddin  hocanın evine hırsız girmiş çevredekiler çeşitli gerekçelerle Nasreddin hocayı suçlayıcı ifadeler kullanınca hoca dayanamamış bre arkadaşlar hırsızın hiç mi suçu yok?Evet bu hususlarda seçmen olarak bizlere düşen bazı ahlaki sorumluluklar  var.İnşaallah bir daha ki yazıda da o hususla ilgili bir şeyler yazalım…

           

Uyandığınız her günün sizlere saadetler getirmesi dileklerimle…

 

                                                    HASAN

 

( Hasan Beye Bu güzel ve Örnek Makalesi için teşekürler......)

ADMİN= Sevgili sultanhani gazetesi  ziyaretçileri sizlerde Kasabamızdaki sorunlardan ,eksikliklerden veya yapılması gereken hizmetlerden ve diğer konularla ilgili yazılarınızı bizimle paylaşarak bu bölümde

( SİZDEN GELEN MAKALELER ) Başlıgıyla yayınlata bilirsiniz,  Yazılarınız Şahıs ,kurum vede kuruluş ismi vermeden ,hakaret içermeden eleştirel  veya takdir edici yazılar olabilir...

Sizlerde yazı yollamak isterseniz  [email protected]  email adresimize mail olarak yollaya bilirsiniz yazılan mesajlarda sadece isim yayınlanacak vede yazıyı yollayan kişinin email adresi vede soyadı yayınlanmayacak sitemiz yönetiminde saklı kalacaktır tüm ziyaretçilerimize duyrulur...... www.sultanhani.gen.tr